Eğitim
Giriş Tarihi : 27-03-2018 17:21   Güncelleme : 28-03-2018 17:32

Gelecek Vadeden Yeni Bir Bölüm: Kültürel Miras ve Turizm

Türkiye’de örgün eğitimde açılan ilk 3 programdan biri olan ve Gerze MYO'da öğrencilerle buluşan Kültürel Miras ve Turizm programıyla alakalı Program Koordinatörü Öğr. Gör. Levent Payzın, gazetemize bilgi paylaşımında bulundu

Gelecek Vadeden Yeni Bir Bölüm: Kültürel Miras ve Turizm

Türkiye’de yeni yeni kurulmaya başlanan ve gelecek vadeden bir program olan Kültürel Miras ve Turizm Programı 2017 – 2018 akademik sezonunda Gerze MYO’da eğitim vermeye başladı.

2013 yılından itibaren Sinop Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu’nda eğitim veren program üniversitenin çeşitli bölüm ve programlarının daha verimli hale getirilmesi çalışmaları kapsamında 2017 – 2018 eğitim yılında Gerze MYO’ya aktarıldı

Türkiye'de örgün eğitimde açılan ilk üç programdan biri!

Program hakkında bilgi veren Gerze MYO Kültürel Miras ve Turizm Program Koordinatörü Öğr. Gör. Levent Payzın, programın Türkiye’de örgün eğitimde açılan ilk 3 programdan biri olduğunu ve yeni çalışma alanları arasında yer aldığını belirtti.

Avrupa Birliği müzakerelerinde Kültür faslının önemli bir yer tuttuğunu ve Kültürel Miras ve Turizm programının bu gelişmeler ışığında kurulan bir program olduğunu vurgulayan Payzın, 30 öğrenci kontenjanlı programın tercih edilme oranının %100 olduğunu dile getirdi. 2 yıllık öğretim süresine sahip programda, derslerin bir bölümünün içerik dolayısıyla teorik olarak işlendiğini, bir kısmında ise bilgi ve uygulamanın bir arada yer aldığını dile getiren Payzın, müzecilik, arkeolojiye giriş, restorasyon, kentsel ve çevresel koruma, kültürel antropoloji, kültürel miras projesi gibi derslerin daha iyi pekiştirilmesi için, Sinop genelinde düzenlenen çeşitli arkeolojik kazılara, Sinop ve yakın illerdeki müzelere, Sinop’un kültürel ve doğal turizm alanlarına, yerel kültür özelliklerini koruyan köylere teknik geziler düzenlenerek, derslerde öğrenilen bilgilerin uygulamaya dönüştürüldüğünü de sözlerine ekledi.

Mezunlar kamu ve özel sektörde çalışabiliyor

Payzın, öğrencilerin, bölümün alt dalları arasında yer alan arkeoloji, sanat tarihi, uygarlık tarihi, dinler tarihi ve mitoloji gibi genel derslerin yanı sıra restorasyon, kentsel ve çevresel koruma, müzecilik, rehberlik, turizm pazarlaması, kültürel miras ve turizm mevzuatı gibi alana özgü içeriğe sahip dersleri de aldıklarını belirtti. “Programdan mezun olan öğrenciler, arkeolojik ya da tarihi mekan ve eşyaların yanı sıra, somut olmayan kültürel miras ile ilgili teorik bilgi ve yönetsel becerilere; kültürel mirasın değerlendirilmesinde dünyada giderek yaygınlaşan farkındalıklar çerçevesinde yeni bakış açılarına da sahip olacaklardır” dedi. Mezunların hem kamu, hem de özel sektörde istihdam edilme imkanına sahip olduğunu söyleyen Payzın; Çalışma alanlarının devlet, vakıf ya da özel sektöre ait müzeler, il kültür ve turizm müdürlükleri, kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulu müdürlükleri, koruma uygulamalı denetim büroları, belediyelerin kültürel ve sosyal işler müdürlükleri ile imar müdürlükleri, tur operatörleri ve turizm acenteleri olduğunu sözlerine ekledi.

''Bölümün amacı kültürel varlıkları koruyabilmek''

Payzın’ın verdiği bilgilere göre bu programın amacı; Türkiye’nin sahip olduğu zengin kültürel mirasın özenle korunması; Bu varlıkların turizm açısından çekim merkezlerine dönüştürülmesi; iyi bir şekilde tanıtılması ve bu yolla sosyo-ekonomik açıdan sürdürülebilir bir gelişimin sağlanmasına yönelik çalışmalara katkıda bulunacak; alanında yeterli altyapıya sahip, edindiği temel düzeydeki bilgi ve becerileri kullanarak değerlendirebilen, sorunları tanımlayabilen, mesleki plan ve projeleri gerçekleştiren ve çözüm önerileri geliştirebilen turizm personeli yetiştirmek.

Amaçlarının sadece öğrenci yetiştirmek olmadığını, Gerze başta olmak üzere, Sinop’un tanıtılması ve turizm potansiyelinin geliştirilmesine katkı sağlamak istediklerini belirten Payzın; kısa vadeli hedeflerinin Sinop’u tanıtan görsel ve yazınsal materyaller geliştirmek, orta vadeli hedef olarak Gerze’ye en az bir müze kazandırmak, uzun vadeli hedeflerinin ise Sinop’un hala orijinalliğini koruyan yerel gelenek, görenek, giyim, mutfak ve üretim kültürlerini kayıt altına alıp, yaşatılmasını sağlayacak projeler geliştirmek olduğunu dile getirdi.

Payzın, Dünya’da turizm anlayışının ciddi bir dönüşüme uğradığını, bu bağlamda kültür turizminin ön plana çıktığını belirtti. “Birçok turistin, gittikleri yerlerde farklılıklar görmek, doğanın en güzel manzaralarını seyretmek, arkeolojik ve tarihi eserleri gezmek, farklı yemekler yiyip yeni lezzetleri keşfetmek, farklı gelenekleri tanımak, yöresel kıyafetleri giymek, el yapımı eşyalar satın alıp anılar biriktirmek istediği gözlemlenmektedir. Ülkemizin her köşesinin farklı kültürel değerleri, farklı tatları, farklı arkeolojik, tarihi ve doğal güzellikleri var. Ülkemize gelen turist sayısını, turist niteliğini, turizmden elde ettiğimiz geliri artırmak istiyorsak; sezona bağlı kalmamak, 4 mevsim turizm yapmak istiyorsak kültür ve doğa turizmine yatırım yapmak zorundayız” dedi.

Sinop’un kültürel değerleri, arkeolojik ve tarihi kalıntıları, doğal güzellikleriyle turizm açısından parlak bir gelecek vadettiğinin altını çizen Payzın, turizm sezonunu 3-4 aydan daha geniş bir zamana yaymak ve turizm gelirlerini artırmak için mevcut kültürel, tarihi, arkeolojik, doğal değerlerin korunması; özenle restore edilmesi, turizm güzergâhları oluşturulması, dokuya uygun tesisleşme ve yeni aktiviteler türetilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

“Gerze’nin Antik Şehri Geruza”

Gerze tarihine ilişkin de açıklama yapan Payzın, “Gerze’de aslında antik bir şehir var, antik kasaba niteliğinde bir şehir. İsmi de “Geruza”. Zaten Gerze adı da buradan geliyor. Ancak antik döneme ait yapı ve yapı topluluklarına henüz ulaşılmış değil. Yapılan sondaj çalışmalarında, kentin Atatürk ve Hamidiye Mahalle’lerinde bir takım mimari kalıntılara rastlanmış olmakla birlikte, bu kalıntılar mimari bir yapı oluşturmaktan çok uzak. Maalesef ki tıpkı Sinop’ta olduğu gibi Gerze tarihinde de yeni yerleşimler, eski kentin üzerinde yükselmiş. Bu durum arkeolojik kalıntıların ciddi bir şekilde tahrip olmasını da beraberinde getirir. Zira eski yapılar yıkılır, malzemeleri yeni binalarda kullanılır. Bu sebepledir ki antik dönem Geruza kentinden geriye çok az şey kalmış. Ama yapılacak kazı ve araştırmalar, bu durumu bir nebze olsun değiştirebilir” şeklinde konuştu.

13 Şubat 1956’da meydana gelen elim yangında 1100’den fazla ahşap yapının yandığını ve dolayısıyla Osmanlı döneminden kalan şehir dokusunun neredeyse tamamen yok olduğunu da unutmamak gerektiğini söyleyen Payzın, “Eğer bu hadise yaşanmamış olsaydı, büyük bir ihtimalle Gerze, Safranbolu’dan daha ünlü bir turizm kenti olurdu” dedi. Tüm tahribata rağmen halen kentte tarihi-yöresel özelliklere sahip yapıların bulunduğunu belirten Payzın, bu yapıların korunması ve korumanın sürekliliği açısından kullanılması, içinde insan yaşaması gerektiğini dile getirdi.

Payzın, Gerze’nin bazı yüksek köylerinde değişime uğramayan hala doğallığını koruyan bir takım gelenek görenek ve sözlü kültür öğelerinin olduğunu belirterek, bu değerlerin kaybolmaması adına geleceğe yönelik çeşitli projeler ve çalışmalar yapmayı planladıklarını ifade etti.

Seda ŞengülSeda Şengül