Güncel
Giriş Tarihi : 05-04-2017 18:02   Güncelleme : 06-04-2017 00:33

Avukatlar Günü Kutlandı

"5 Nisan Avukatlar Günü" düzenlenen etkinliklerle kutlandı

Avukatlar Günü Kutlandı
 5 Nisan Avukatlar günü, Sinop'ta düzenlenen etkinliklerle kutlandı.

Günün anlam ve önemine ilişkin konuşma yapan Sinop Baro Başkanı Avukat Hicran Kandemir, avukatlık mesleğinin önemine değinerek şunları söyledi; “Ülkemizde ilan edilen ve halen devam etmekte olan Olağan üstü hal koşulları altında avukatlar günümüzü kutluyor olmaktan ülkemiz ve mesleğimiz adına çok üzgünüz.

15 Temmuz akşamı ülkemizin bütünlüğü, milletimizin bekasını hedef alan darbe girişimi ne mutlu ki başarısızlık ile sonuçlanmıştır. 16 Temmuz günü milletçe darbecilere karşı bir birlik havası oluşmuş ve devleti yönetenler, 15 Temmuz öncesinde kullandıkları ayrıştırıcı, ötekileştirici dili terk ederek Cumhuriyet’imizin DNA'sını oluşturan Atatürk ilke ve inkılaplarının öneminin ayırdına vardıkları algısı yaratmışlar ancak bu olumlu süreç çok kısa zaman içinde terk edilmiş ve ülke olağanüstü hal kararnameleriyle yönetilmeye başlanmıştır. Cumhuriyetin temel kazanımları, olağanüstü hal koşullarının puslu havası altında teker teker yok edilmeye çalışılmaktadır” dedi.

Ergenekon, Balyoz davaları ile TSK' ya  fetö terör örgütü tarafından komplo düzenlendiği, kozmik odaya girildiği süreçte, 2010 yılında Yargıtay’ın ve Danıştay’ın yeniden yapılandırılarak FETÖ terör örgütüne teslim edildiği süreçte ve yine barış süreci denilerek gizli kapılar arkasında terör örgütü ile öncesinde şiddetle yalanlanan sonrasında ise “ben talimat verdim'' diye devlet ciddiyetine asla uymayan bir üslupla kabul edilen Oslo görüşmeleri sürecinde, yaptığımız uyarılara kulak tıkayarak, uyarıda bulunanları terörist ilan edenler bugün yine çok tehlikeli olan bu süreçte uyarıları dinlemek yerine uyarı yapanları yine terörist diyerek yaftalamaktadırlar. Oysa ülkemizi, adalet paydasında birleştirmek zorunludur. Bunun için ise sadece hukuk kurallarına bağlı tarafsız ve bağımsız bir yargı şarttır. Ancak üzülerek görmekteyiz ki hukuk kurallarının tamamen askıya alındığı, yargının siyasi baskı altında kaldığı evrensel hak ve özgürlüklerin ciddi tehdit eden uygulamalar neticesinde toplumsal kırılmaya doğru hızla yol almaktayız diyen Kandemir şöyle devam etti; “Anayasalar, toplumun bir arada yaşamasına ilişkin temel kuralların yer aldığı toplum sözleşmeleridir. Ve bu sözleşmelerde yapılacak değişiklikler; tüm toplum tarafından üzerinde tartışılarak varılacak bir uzlaşma sonucunda, yani toplumsal konsensüs ile hazırlanmak zorundadır. Halbuki 16 Nisan 2017 de referandum’a gidilecek anayasa değişikliği tasarısı, bir gizlilik içinde, oldu bittiye getirilerek hatta Meclis içinde Anayasaya bağlılık yemini etmiş milletvekillerinin gizli oylama zorunluluğu milletimizin gözünün içine baka baka ihlal edilerek meclisten geçirilmesi sonucunda milletimizin önüne getirilmiştir. Olağanüstü hal döneminde bir anayasa değişikliğinin yapılması yerleşik demokratik sisteme haiz hukuk devletinde asla düşünülemez. Bu süreçte yapılan bu referandum sonucu anayasa değişikliği tasarısı kabul edilirse ülkemizin bütünlüğü ve milletimizin bekası büyük bir tehdit altına girecektir.

 Referandum sürecinde devletin tüm imkanları kullanılarak yürütülen evet kampanyasında vatandaşın vergileri ile finanse edilen TRT‘nin tüm kanalları dahil ulusal medyanın tamamına yakını kapılarını siyasi iktidarın yandaşlarına ve evet taraftarlarına açmış ancak anayasa değişikliğinin ne kadar büyük tehlikeler içerdiğine ilişkin uyarıları yapan çok değerli hukukçulara, anayasa profesörlerine, Barolara, TBB Başkanına kapılarını sonuna kadar kapatmışlardır.

 Anayasa değişikliğine ilişkin görüşlerini bildirmek hak ve görevine sahip avukatlar, baro başkanları ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı, tarafsız olması anayasa tarafından şart koşulan Cumhurbaşkanımız ve bir çok siyasi iktidar yanlısı tarafından hedef gösterilmiş hatta televizyon kanallarında TBB Başkanımız Sayın Av.Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’na makamının kapılarının kapalı olduğu ilan edilmiştir. Bilinmelidir ki devletin hiç bir makamı kişilere ait değildir. Tüm bu makamlar, millet adına milletin verdiği yetkiyle vekaleten kullanılırlar. Herkes, özel mülkünün kapısını istediği kişiye kapatabilir ama Cumhurbaşkanlığı makamının kapısı her Türk ferdine açık olduğu gibi biz avukatlara, meslek örgütümüz barolara ve baroların çatı örgütü Barolar Birliği ne açık olmak zorundadır.

   Anayasal literatür de tanımlanmamış amorf bir Başkanlık sistemi getirilmek amacıyla yapılan anayasa değişikliği tasarısında, yasama, yürütme, yargının tek elde toplandığı, tüm hak ve yetkilere sahip olacak partili Cumhurbaşkanının hiç kimseye hesap vermeyeceği, bu sorumsuzluk halinin görev süresiyle de sınırlı olmayıp ömür boyu garantisi içerdiği fiiliyatta denetlenmesi mümkün olmayan bir tek adam sisteminin yaratılmak istendiği kısacası Cumhurbaşkanlığı makamına tanrısal yetkiler bahşedilmeye çalışıldığı görülmektedir. Partili Cumhurbaşkanının tüm milleti temsil etmeyeceği sadece kendi seçmenini temsil edeceği referandum sürecinde alınan tavır ile açıkça görülmüştür.

Yasama, Yargı ve Yürütmenin tek elde yani partili bir Cumhurbaşkanın da toplanması sonucunda; Yargının asla tarafsız olamayacağı, tüm yargı organlarının seçiminde pratikte tek yetkili olan Cumhurbaşkanının bu yargı organlarının tamamı üzerinde söz sahibi olacağı ve iktidar partisinin hangi sayıda il ve ilçe başkanı varsa iktidar partili Cumhurbaşkanı’nın güvencesiyle hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu uygulatmak için yargının üzerinde baskı unsuru olacaklarını öngörmek maalesef hiç de zor değildir. Bunun neticesinde biz avukatların yerini iş takipçileri ve partililer alacaktır. Kısacası Anayasa Değişikliği karşısında duruş göstermemiz ülke meselesi, millet meselesi ve aynı zamanda tam tamına avukatlık mesleği meselesidir.

   Savunma mesleğinin geçmişi, insanlık tarihi kadar eskidir. Yazılı belgelerle kanıtlanan üç bin yıllık bir mesleğin mensuplarıyız. Savunma mesleğinin temsilcileri olan biz avukatları ve örgütümüz olan baroları savunma görevini en iyi şekilde yapabilmek ve bağımsız savunmanın gücünü arttırmak ve nihayetinde evrensel hukuk ilkeleri, hukukun üstünlüğü ve adaletin gerçekleştiği bir yargı düzenine kavuşmak bizler için yegane hedeftir. Savunmanın görevini en iyi şekilde yapabilmesi ve bu bağlamda adaletin sağlanması ancak bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin varlığı ve ülkenin bölünmez bütünlüğünün korunması ile Atatürk İlke ve Devrimlerinin ışığında gerçekleşebilir.

   Temel hak ve özgürlüklerin en büyük güvencesi hak arama özgürlüğüdür. Bu özgürlüğün yansıması olan savunma hakkının, avukatlar aracılığıyla kullanıldığı aşikardır. Bu nedenle Avukatlar; 1136 sayılı Avukatlık Kanununun, 1. maddesinde belirtildiği üzere; yargının kurucu unsuru olup, bağımsız savunmayı temsil ederler. Avukatlık yasasının 76. maddesi yasaların hiçbir mesleki örgütlenmeye vermediği hakkı biz avukatlara ve mesleki örgütümüz olan barolara vermiştir. Buna göre hukukun üstünlüğünü etkin kılmak, insan hakları kavramını korumak, geliştirmek biz avukatların ve baroların öncelikli temel görevidir. Bu bağlamda Anayasa Değişikliği konusunda görüş bildirdiğimizde bize ne hakla dediklerinde cevabımız tabii ki kanuni hakla , vatandaşlık hakkıyla ve mesleğin doğası gereği olmaktadır.

   Avukatlar, her dönemde içinde yaşadıkları toplumda etkin, saygın ,güvenilir ve itibarlı kabul edilmişlerdir. Adalet bir toplumun huzur ve barışının temelidir. Adaletin temini, adil bir yargılama ile mümkündür. Ve savunma adaletin olmazsa olmaz en önemli unsurlarındandır. Savunma hakkı, yurttaşın hak arama özgürlüğünün bir sonucudur. Nitekim Anayasa' nın 36. maddesi yurttaşın hak arama özgülüğünü düzenlemektedir. Bu bağlamda savunma hakkı, insanın kişiliğine bağlı, dokunulmaz, vazgeçilmez ve devredilemez niteliklere sahip temel bir haktır. Bizler savunmanın kutsallığının bilinciyle mesleğimizi en üst seviyede yapmak çabası içindeyiz.”

Seda ŞengülSeda Şengül