Güncel
Giriş Tarihi : 23-10-2012 00:16   Güncelleme : 23-10-2012 00:16

Bayram Konusunda Fetvayı Verdi

Elini alnına koyarak dağlarda, tepelerde hilal arayarak, takvim birliği sağlamak mümkün değildir.

Bayram Konusunda Fetvayı Verdi

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Hac İdare Merkezinde bir basın toplantısı düzenleyerek Mekke’de Hac organizasyonunu takip eden basın mensupları ile bir araya geldi. Diyanet İşleri Başkanlığının kutsal topraklarda verdiği hizmetler hakkında bilgi verenDiyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam dünyasınca kullanılması önerilen ortak takvim konusunda önemli açıklamalarda bulundu.

Bu yıl Müslümanların farklı günlerde kurban bayramını idrak edecek olmalarının İslam dünyası için çok üzücü olduğunu vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Elini alnına koyarak dağlarda, tepelerde hilal arayarak, takvim birliği sağlamak mümkün değildir.” dedi.

“Bizim hesaplamamızın yanlış olduğuna dair en küçük ima görseydim bunu halkımızla paylaşmaktan çekinmezdik…”

“Biz Arafat'ta iken Türkiye'de kardeşlerimiz bayram yapmış olacak. Bu çok üzücü bir durum… Bugüne kadar takvimde birlik gerçekleştirememiş olmak, bayramlarda sevinçleri

paylaşamamış olmak büyük bir eksiklik. Türkiye'de bu konuda pek çok kişi soru soruyor. Sosyal medyadan her gün çok sayıda soru gönderiliyor. 'Diyanet neden susuyor' diye soruyorlar. Ben Türkiye'deyken Din İşleri Yüksek Kurulu ve Kandili ile iki önemli toplantı yaptım. Astronomi bilimiyle uğraşanlarla toplantı yaptık. Toplantıların bilgilerini birleştirdik. Her iki bilgi değerlendirildi.

Bir Müslüman olarak, bir hadis hocası olarak bu toplantılarımızda bizim yanlış yaptığımıza dair en küçük ima görseydim, bayramları ilan etme yetkisi Kandilli Rasathanesi'ne verilmesine rağmen halkımızla paylaşmaktan çekinmezdik. Peygamberimizin İslam mesajını

getirişinin üzerinden 14 asır geçmiştir. Ulu Beyleri Ali Kuşçuları yetiştirmiş, astronomi ilmini medreselerde hadis ve tefsirle birlikte ders olarak takdir etmiş bir millet olarak, dünyadaki uzay astronomi bilgileri, Güneş'in hareket hesapları matematiksel olarak tespit edildikten sonra, insanların dağlarda tepelerde ellerini alınlarına koyarak hilali aramalarıyla takvim birliği sağlamamız mümkün değil. Birlikten bahsediyorsak bu yolla olmaz.”

“Dağlarda, tepelerde hilal gözetleyerek veya gözetlediğini söyleyerek bayramlara birlikte başlamamak doğru değildir…”

Kur'an-ı Kerim'de geçen “Güneş ve Ay belli bir hesap içerisinde hareket ederler” ayeti kerimesini hatırlatan Başkan Görmez, “Eğer Müslümanlar 14 asırdır bu tespiti yapamamışsa bu, büyük bir ayıp olur. Bu hesabı insanlık tespit etmiştir.

Dolayısıyla nasıl ki bundan belki bir asır önce insanlar namaz vakitlerini belirlemek için bir çubuk dikerek gölgesini ölçüyorlardı. Gölgeyi ölçerek namaz vakitlerini hesap ediyorlardı. Şimdi kolumuzdaki saate bakarak hesap ediyoruz. Gölge ölçerek namaz vakitlerini tespit etmiyoruz. Dağlarda, tepelerde hilal gözetleyerek veya gözetlediğini söyleyerek bayramlara birlikte başlamamak doğru değildir.” dedi.

Başkan Görmez şöyle devam etti;

“Birlik önemlidir. İslam dünyasının birlikte bayram yapmasına çok önem veriyoruz. Onun için kendi sistemimiz üzerinde ısrarcıyız. Bununla takvim birliği sağlanabilir. Elini alnına koyarak dağlarda tepelerde hilal arayarak, takvim birliği sağlamak mümkün değil.”

“Rü’yeti Hilal Konferansının kararına uyulmamıştır…”

“1979 yılında Ru’yeti Hilal konferansından şu karara varılmıştır; Dünyanın herhangi bir noktasında, bir rasathane marifetiyle hilal görüldüğü tespit edilebiliyorsa, bizim coğrafyamız da da imsak vakti girmemişse o taktirde biz, ertesi günün hilalini birlikte idrak etmiş oluruz ve o hicrî ayın başlangıcına girildiğine karar verilmişti. Ama sonra üzülerek belirteyim ki belli bir süre sonra bu karara uyulmamıştır.”

“Bu konu kardeşler arasında bile ihtilafa neden oluyor…”

“Bu konu özellikle gönül coğrafyalarımızdaki kardeşlerimiz arasında bölünmeye neden oluyor. Türkiye’ye göre mi yoksa Suudi Arabistan’a göre mi bayram yapmak konusunda gönül dünyamızdaki ülkelerde ihtilafa neden oluyor. Elbette bu doğru değildir. Aynı evde kardeşler arasında bile bir fitne olarak girebilen bir konudur. Dolayısıyla 1979’da aldığımız kararı uygulamak istiyoruz.”

“İslam dünyasının birlikte bayram yapması konusunda ısrarcıyız…”

“Madem Türkiye’de bayram bir gün önce peki Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri nasıl bir gün sonra Arafat’ta olabiliyorlar” şeklinde bir soru soruluyor. Çok haklı bir soru. Bunun için de özellikle diğer üç mezhebin görüşünü alarak “ihtilafı metali” dediğimiz, farklı bölgelerde hilalin doğuşunu ille kendi coğrafyasında görmesi esas almak diye bir kural var. Bu kural da uygulanabiliyor. Türkiye’deki uygulama da doğrudur. Buradaki uygulama da doğrudur. Ama biz daha büyük bir doğruda ısrarcıyız. Nedir o? Bütün İslam dünyasının aynı gün bayram yapması, aynı gün bayram sevincini birlikte yaşaması. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz.”

“Birlik sağlanamazsa 2015’te bu sorun yeniden gündeme gelecek…”

“Takvim sistemimizde 2015 yılında hem Ramazan hem de Kurban bayramında ihtilaf yaşayacağız. Bir daha bu ihtilafı yaşamamak için Diyanet İşleri Başkanlığı olarak elimizden gelen her türlü gayretleri sarf edeceğiz. Ama yolumuz bellidir. Yolumuz birlik yoludur. Takvim birliğini sağlamak esas olmalı. Takvim birliğinin sağlamak için “Güneş ve ay

belli bir hesap içerisindedir” ayetini dikkate alarak, bütün astronomi ve fıkıh âlimlerinin birlikte bu tespiti en güzel bir şekilde yapmaktan geçiyor.”

“Türkiye’deki kardeşlerimize tekrar ifade ediyorum. Ne onların kurbanlarında ne de burada kesilecek kurbanlarda herhangi bir tereddüt yoktur. Çünkü pek çok fakihimize göre farklı bölgelerde hilalin doğuşunu farklı günlerde değerlendirmek, vardır.”

“En kötü istismar, hacı adaylarının duygularını istismardır…”

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, yasal olmayan yollarla kutsal topraklara getirmek gayesiyle hacı adaylarının duygularını istismar edenleri de uyardı. Gözü yaşlı hacı adaylarını duygularını istismar eden firmaları geçmişte hacı adaylarının yolunu kesen harâmilere benzeten Başkan Görmez, şunları söyledi:

“Her sene üzülerek belirteyim bazı firmalar hacı adaylarımızı istismar ediyorlar. Dünyada en kötü istismar Allah’ın evine yolculuk yapanları istismar etmektir. Tarihte hacıların yolunu

kesen haramiler olmuştur. Bu ne kadar çirkin, yanlışsa, kalbinde Kabetullah aşkı olan insanları aldatarak, yanıltarak; başka ülkelerden dolaştırarak, boş vaatlerde bulunarak, büyük emelleriyle oynamak o kadar büyük bir vebaldir. Bu, son derece yanlıştır. Üzülerek belirteyim zaman zaman olmuştur bunlar. Dünyanın muhtelif ülkeleri üzerinden kasap adı altında, işçi adı altında birtakım hileli yollara başvurarak, hacı taşımak doğru değildir. İnsanların bu büyük umutlarıyla, aşklarıyla oynamak hiçbir şey kazandırmaz.”

“Milyonlarca insanı bir araya getiren muhteşem ibadet: Hac…”

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, basın mensuplarıyla yaptığı toplantıda hac yolculuğunu insanın kendi iç dünyasına; ahiret hayatına; İslam tarihine, âşıkın mâşukuna yaptığı yolculuk olarak değerlendirdi.

Başkan Görmez, hac yolculuğunda yaşanan atmosferi şu cümlelerle ifade etti;

“İşte bu beş yolculuğu gerçekleştirmek için dünyanın muhtelif yerlerinden muvahhid müminler, Kabetullahı ziyaret ederler. Mikat mahalline gelirler, orada ihramlarını giyerler, mikat mahallinden Yaratıcıyla ahitleşirler, adeta bir randevu alırlar. Daha sonra Kabe’yi tavaf ederler, onun sevgisi ve rızasına nail olmaya çalışırlar. Makam-ı İbrahim’de namazlarını kılarlar. Sonra Safa tepesinde arınarak saflaşırlar ve Merve’ye doğru, Hz. Hacer’in abı hayatı nasıl aramışsa, Müminler de Allah’ın rızasını ararlar. Arafat’ta marifete ererler, Meş’ar-i Haram’da şuurları yükselir. Müzdelife’de zülüflerini takınırlar. Mina’da sevgiye ererler. Bütün arzuları bir tarafa bırakarak gerçekten mâşuka vâsıl olurlar. Şeytanı taşlayarak sembolik olarak her türlü kötülükten arındıklarını ifade ederler.

Tekrar tavaf yaparlar ve say ederler. Daha sonra Hz. Peygamberin Medine’sini ziyaretle taçlanan bu muhteşem ibadeti her yıl milyonlarca Müslüman idrak eder.”

“Hac, turistik bir gezi değildir…”

Haccı sadece başka bir ülkeye ziyaret olarak görmenin yanlışlığına da değinen Başkan Görmez konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Hac ibadetini bütün bu yolculukları bir tarafa bırakarak sadece Suudi Arabistan’a yapılan ziyaret olarak görürsek; kendi iç dünyamıza, ahrete, İslam tarihine, kardeşlerimize; Rabbimize, maşukumuza, aşkın kaynağına yolculuğu bırakıp hac ibadetini sadece bir ülkeden başka bir ülkeye ziyaret dönüştürürsek Allah korusun, hiçbirimiz hedefimize, gayemize; hac denen o büyük gayeye ulaşmamış oluruz. Hac sadece Suudi Arabistan’a yapılan ziyaretten ibaret değil. Hac bu iç içe geçmiş beş yolculuktan oluşan bir bütündür.”

“Haccı yaşatmak hepimizin görevidir…”

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, çevre, ulaşım ve mekan sorunları gibi insanlar ve organizasyonlardan kaynaklanan sorunların kutsal atmosferi yaşamak isteyenleri olumsuz etkilediğini belirtti. Mukaddes yolculukta bu tür sorunların yaşanmaması için İslam ülkelerine çağrıda bulunan Başkan Görmez şunları söyledi:

“Çevre, mekan, ulaşım, insanlardan ve organizasyonlardan kaynaklanan sorunlar haccı, sadece bir ülkeden başka bir ülkeye yapılan ziyaret düzeyine indirgeyebiliyor. Ben sizin aracılığınızla bütün İslam dünyasının bütün Müslümanların hac ibadetinin yapılış tarzı üzerinde yeniden düşünmeye davet ediyorum. Özellikle çevre, mekan ve ulaşım gibi problemlerini bir tarafa bırakarak insanların gerçekleştirdikleri bu beş büyük yolculuğu, hayatlarında bir defa da olsa yaşamalarına dönüşen bir ibadet olması için hem Diyanet olarak

hepimize, hem bütün organizasyonlara, hem bütün İslam ülkelerine, hem de Suudi Arabistan yetkililerine düşen en büyük görevdir.”

“Hacı adaylarımızın vahyin kalbinde Kuranla tanışması büyük bir kazanımdır…”

Diyanet İşleri Başkanlığının haccı eğitime dönüştürme gayesiyle attığı adımları aktaran Başkan Görmez, hac ibadeti esnasında Kur’an-ı Kerim’i öğrenenler hakkında bilgi verdi. Başkan Görmez şöyle konuştu:

“Şu ana kadar bin 186 hac ibadeti esnasında Kur’an-ı Kerim okumayı öğrendi. Tabi bu rakam yaklaşık 80 bin kişi içerisinde az görülebilir. Ancak biz bunu olgunlaştırarak devam ettirmeyi

planlıyoruz. Diyoruz ki ‘ Kabetullah’a gelen her kardeşimiz, burada Kur’an-ı Kerim’i eline alabilsin. Vahyin kalbinde vahiyle tanışsın. Kur’an-ı Kerim’i okusun. Hem orijinal metnini hem de meâlini okusun. Keşke Kabetullah’ta bulunan her kardeşimiz sadece Hz. İbrahim, Hz. İsmail’in bulunduğu ayetleri bile okuyabilse ve onların mealleri üzerinde çalışabilse, son derece güzel bir kazanım olacaktır. Onun için haccın eğitim boyutuna çok daha fazla önem vereceğimizi ifade etmek istiyorum.”

AdminAdmin