Köşe Yazarları
Giriş Tarihi : 11-08-2011 01:51   Güncelleme : 11-08-2011 01:51

DENEMESİ BEDAVA

DENEMESİ BEDAVA

Sevgili okurlarım yeni bir yazıyla yine beraberiz. Tatil döneminde olmama rağmen siz okurlarımdan kopmak, ayrı kalmak hoş olmaz diye düşündüm. Tarihin kapılarını yeniden aralayarak kısa ve oldukça sade bir yazı ile yine karşınızdayım.

Osmanlı Devletinin namı ve şanı tüm dünyada halen yankılanmaktadır. Osmanoğulları olarak bizlerde geçmişimizle gurur duyuyoruz, övünüyoruz.

Osmanlı Devletinin idari ve yönetim yapısını, sosyo-kültürünü, toprak anlayışını, insana ve hayvanlara bakış açısını,  arşivlerde satır satır araştıran ABD’li, Japonyalı, Fransız, Alman, Avusturyalı, Rus onlarca akademisyen araştırmacı üç kıtada, altı asır barış ve güven tesis eden  bir imparatorluğun sırrını çözmek için hummalı bir çalışma içindeler.

Osmanlı Devletini yıllarca sağlam temeller üzerinde tutan yaklaşım insanoğluna yaptığı yatırımlardır. ( Okul, medrese, han, hamam, imarethane, kervansaray…) İnsanı yaşat ki devlet yaşasın…

Bırakın insanı, hayvana bile değer veren, onların hakkını hukukunu gözeten bir devlet elbette tarih sayfalarında şanla şerefle anılacaktır. Batı bile bu konuda bizlerden çok çok geri kalmıştır. Prof. Dr. Ahmet Gündüz bakın ne diyor:

“ Batı dünyasında hayvan hakları kavramı 19. asrın son çeyreğinde gündeme gelmişken ve Birleşmiş Milletler Hayvan Hakları Bildirisini 1948’de kabul etmişken, aynı esaslar ve hatta daha ilerideki bazı kâideler, Osmanlı Kanunnâmelerinde ilk dönemlerden beri yer almış bulunmaktadır. Misal olsun diye II. Bâyezid devrinde hazırlanan 1502 tarihli İstanbul Belediye Kanunnamesinden sizlere o dönemden bir örnek sunalım:
At ve katır ve eşek ayağını gözedeler ve semerin göreler. Ve ağır yük vurmayalar; zira dilsüz canavardır. Her kangısında eksük bulunursa, sâhibine tamam etdüre. Etmeyeni ve beslemeyeni gereği gibi hakkından gele. ”

 

Bir de sizlere Kanuni Sultan Süleyman döneminden bir bölüm sunmak istiyorum. Karıncalardan rahatsızlık duyan koca cihan padişahı nasıl hüküm verecek bir bakalım.

 

 Kanûnî Sultan Süleyman merhum, Topkapı Sarayı’nın bahçesindeki ağaçlarda mebzûl miktarda karınca görülmesi üzerine, kurtulmak için çare araştırır ve ağaçların gövdelerine ve diplerine kireç tatbik edilirse meselenin çözüleceğini öğrenir. Fakat ilim ehlinden izin almadan yapmak istemez ve Zenbilli Ali Efendi’ye meseleyi sorar. Çok iyi bir şair olan Sultan suali de vezne koyar:

 

Dırahtı ger sarmış olsa karınca (Dıraht: Ağaç, Ger: Eğer)

Zarar var mı karıncayı kırınca

 

Cevap benzer şekilde gelir Zenbilli’den:

Yarın Hakkın divanına varınca

Süleyman’dan hakkın alır karınca...

 

Hayvan hakları savunucuları lütfen bu yazıyı göz ardı etmesinler. Atalarımız hayvana bile akılsız olmasına rağmen kıymet göstermişler,Yaratan’dan ötürü  değer vermişlerdir.Beşere değer veren ezeli yaşar, beşere değer vermeyen beddualı yaşar. Ceddimizden alacağımız çok dersler var. Sürekli batı batı deyip modernleşme çabasına gireceğimize birazcık da ceddimiz ceddimiz diyerek unutturulan değerleri gün yüzüne çıkarıp yeniden yaşatmaya ne dersiniz ? Bakın o zaman insan olma gururuna ve onuruna nasıl erişeceğiz. Geçmişimizde insanoğlu için çok büyük hazineler yatıyor. Deneyin ve görün. Denemesi bedava!

 

Esen kalın, mutlu kalın, hoşça kalın...!

 

Ramazan OSMA

furkanmete_55@hotmail.com

AdminAdmin