Köşe Yazarları
Giriş Tarihi : 11-03-2011 23:12   Güncelleme : 11-03-2011 23:12

Sendika Ödentileri Artık Devletten

Sendika Ödentileri Artık Devletten

Değerli Arkadaşlar; 

Kamuoyunda Torba Yasa olarak bilinen düzenleme artık günlük yaşantımıza büyük oranda girmiştir. Kamu görevlilerini doğrudan ilgilendiren bir çok düzenleme artık yasada yerini almıştır. Bunlar arasında olumlu bulunanların yanı sıra yararı tartışılır düzenlemeler de mevcuttur.Zaman içerisindeki uygulamalar umarım endişeleri giderici mahiyette olur.

 Kamu görevlileri artık sendika üyesi olmaları halinde prim alacaklar ve bu aldıkları prim özetle ödedikleri sendika aidatlarından daha fazla olmak sureti ile özendirilmiş olacaklardır. Bu düzenleme artık uygulamaya geçmiş durumdadır.

Bu düzenleme kendi içerisinde doğruları barındırmakla birlikte bir takım tereddütleri  de beraberinde getirmektedir. 

Zira Sendika tipi örgütlenmeler üyelerinin doğrudan katılımı ve katkısı ile oluşmak durumundadır. Aidatın üye tarafından doğrudan ödenmesi üyenin sendika yöneticilerini takip etme ve hesap sorma bilincini arttırır. Yalnız şu da bir gerçek ki özellikle Yargı Çalışanları en düşük ücretle çalışan kamu görevlileri arasında olmakla ödeyecekleri her bir kuruşun önemini bilmekte ve buna göre önceliklerini tespit etmektedir. Bu hali ile geçim şartları düşünüldüğünde sendika ödentisinin öncelik sırası ne yazık ki ilk yerleri almamaktadır. Bu yönüyle yapılan düzenlemenin sendika üyeliğini kolaylaştırıcı örgütlü toplum olmanın zeminine büyük katkı sağlayacağı tartışılmazdır.

 Üye yönünden durum budur.

 Peki ya Sendika yöneticileri açısından nasıl değerlendirilmelidir?

Kanımca buradaki en büyük sorumluluk sendika yöneticilerine düşmektedir. Zira halen bir çok kişide yerleşik bulunan sendikaların çalışma hayatına yeterli katkıyı sağlamadığı ve ekonomik gelirlerini üyeler yararına yeterince kullanmadığı algısının artmasını engelleyecek faaliyetlerini hayata geçirmeli, çalışma hayatına yönelik taleplerini düzeyli toplantı panel  gibi organizasyonlar ile bunlara bağlı yasal zeminde her türlü eylem yolu ile dile getirmeli ve çalışanları da bu yolda ikna etmelidir.

İçinde bulunduğumuz durum çalışanların ne yazık ki bu yönüyle yeterince ikna olmadığını, endişelerin çoğunlukta olduğunu ve yine ne yazık ki sendika yönetimlerinin bu endişeleri giderici gayretlerini yeterince anlatamadıklarını göstermektedir.

2010 Yılı Mayıs ayı itibariyle resmi veriler 1.767.737. Kamu görevlisinin 1.023.362 sinin  Sendika üyesi olduğunu böylece kamudaki sendikalı  çalışan oranının % 57,89 olduğunu açıklamaktadır.  Bu üye sayısının yine neredeyse tamamına yakınının  KESK, KAMU-SEN ve MEMUR-SEN Konfederasyonuna bağlı sendikalarda olduğu görülmektedir. Bu yıl durumun  yine çok da değişik olmayacağı kanısındayım.

Yine bu üç  Konfederasyon yaptıkları anlaşma ile diğer sendikaların üye aidatı kesintisi yapabilmeleri için % 2 Kota uygulanması talebinde ittifak etmiş ve KARTEL anlaşması yapmışlardır.

Bütün bunları bir arada değerlendirdiğimizde, Sendikalar tüzel kişiliklerine vücut veren,  onu ete kemiğe büründüren yöneticileri ile birlikte üye gelirlerini RANT kapısı olarak görmedikleri konusunda tatmin edici uygulamalara yönelmelidir. Özellikle dolaylı olarak primin devlet tarafından karşılanır olması ile ortaya çıkacak muhtemel üye sayısı artışını Pazar kapma yarışı olarak görmemelidir.  Bugüne kadar çoğu sendikanın yapmadığı düşünceleri, talepleri ve bunları hayata geçirme yöntemlerini net olarak ortaya koyan stratejilerini çok önceden ve hatta hemen açıklamalıdır, güven vermelidir.

Konunun Adalet Büro Sen ve Yargı Çalışanları yönüyle ele alınması halinde ise;

Adalet Büro Sen  bu ortamda kendisini daha çok kişiye ulaşabilecek yöntemlerle donatmalı, şu ana kadar yaptığı çalışma ve elde ettiği sonuçları farklı kanallar yolu ile  duyurmalı, sanal ortamı daha fazla kullanmalı, fiilen ulaşamadığı Yargı Çalışanlarına hemen her türlü iletişim araçlarını kullanarak ulaşma gayretini sürdürmeli, Konya’ da yapmış olduğu Panel ve dayanışma gecesi modelini tüm imkanlarını zorlayarak yurdun değişik yerlerinde süratle hayata geçirmeli,  aynı amaç doğrultusunda gayret gösteren YARDER (Yargı Çalışanları Derneği), Adaletliler Derneği gibi Yargı Çalışanlarının kuruluşları ile ilişkilerini güçlendirmeli, bu süreci mümkün oldukça canlı yaşamalıdır.

Tercih edilmiyorsak sorunu seçende arama hastalığından kurtulmalı ve seçenek olarak varlığını güçlü şekilde yaymalıdır. Adalet Büro Sen’ i bir başka sendikanın şubesi gibi tanıtma gayretlerini ve söylentilerini boşa çıkaracak çabalarını arttırmalıdır.

Adalet Büro Sen bu yönüyle gayretini sürdürürken;  Nisan ayında yapacağı Genel Kurulu  içinde bulunduğu şartların ağırlığını ve sorumluluğunu bütün yönüyle taşıyabilecek yeni Yönetim Kadrosunu nöbet değişimi  anlayışı içerisinde oluşturmalı,  güçlenmesini sürdürmelidir.

Yargı Çalışanları özellikle  prim yönteminin hayata geçmesi ile birlikte kendilerine bu güne kadar somut hiçbir katkı sağlamayan, sadece kendiliğinden oluşanı marifeti  imiş gibi takdim yöntemini seçen sendikalardan uzak durmalı,  tercihini doğru ve ince bir elekten geçirerek yapmalıdır. Zira Yargı Camiasının bu kadar gündemde olduğu bir süreç ortada iken bunu çalışanlar lehine de düzenleme yapılmasını sağlayacak ortamına taşımanın konjönktür olarak en uygun anıdır. Bu yolda Yargı Çalışanları kendisini ait hissedeceği sendikayı seçmek durumundadır. Yargı Çalışanı bunun ağır yükünü taşıyabilir olmalı ve gereğini yapmalıdır.

 

Saygılarımla.

                                                                                              M. Cesur GÖÇMEN

                                                                                  Adalet Büro Sen Yön. Krl. Üyesi

AdminAdmin