Röportajlar
Giriş Tarihi : 05-01-2015 17:18   Güncelleme : 05-01-2015 19:58

Maviş'e Sizin İçin Sorduk

Ak Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu Üyesi Nazım Maviş'e sizler adına kafamıza takılan her türlü soruyu sorduk ve Sn. Maviş'in sorularımıza içtenlikle vermiş olduğu yanıtları siz değerli okurlarımızın beğenisine sunuyoruz.

Maviş'e Sizin İçin Sorduk

Ak Partili Nazım Maviş Sinop’u, Siyaseti, 2015 Seçimlerini, Ak Parti’yi Anlattı

AK Parti Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı Sinoplu hemşerimiz Nazım Maviş ile Sinop ve gündeme dair söyleşi yaptık.

GERZENİNSESİ: Nazım Bey, sizi tanıyabilir miyiz?

NAZIM MAVİŞ:Gerze’nin Sesi böyle bir fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum. Durağanlıyım, 1971 Boyabat doğumluyum, 1989yılında Boyabat İmam Hatip Lisesinden mezun oldum, 1993 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünü bitirdim. Aynı üniversitede siyaset bilimi ana bilim dalında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Hacettepe Üniversitesi’nde Siyaset Bilim Ana Bilim Dalında doktoramı tamamlamak üzereyim.

15 yıldır ticari hayatın içerisindeyim, eğitim sektöründe hizmet veriyoruz, Çözüm Dergisi Dershaneleri, Çözüm Yayınları, Mart yayınları, Beyaz Kalem yayınları gibi kendi sektörü içerisinde ilk 3’ün içerisine girmiş firmalarımız var, bunların hem ortağı, hem de Yönetim Kurulu üyesiyim.

Lise ve üniversite yıllarından bu yana aktif şekilde gençlik hareketlerinin ve siyasetin içerisinde oldum. Partimizin 2012 30 Eylül kongresinde Merkez Karar Yönetim Kurulu yedek üyeliğine seçildim. Daha sonra Abdülhamit Gül Beyin Yerel Yönetimler Başkanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olmasıyla birlikte şimdiki Cumhurbaşkanımız, o günkü Başbakanımız, Genel Başkanımız tarafından Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı olarak görevlendirildim

Eşim Türkelili, dolayısıyla Türkeli ilçemizle de yakın temasımız, diyaloğumuz var.

Yayınlanmış bir tane kitabım var, ayrıca İslam Ansiklopedisi’nde madde yazarlığı yaptım, onun dışında Yeni Söz Gazetesi, Milat Gazetesi ve Yeni Şafak Gazetesi ve dergilerde yayınlanmış makalelerim oldu

 

GERZENİNSESİ: Adalet ve Kalkınma Partisi milletin görüşünü gerçekten temsil edebiliyor mu?

NAZIM MAVİŞ:Bu sorunun somut cevabı, 2002’den bu yana AK Parti’nin girmiş olduğu bütün seçimlerden hem oylarını yükselterek çıkmış olmasıdır.

Türk siyasi hayatında iki ana çizgi hakim olmuştur Osmanlı’nın son döneminden bu yana; bir tanesi İttihat ve Terakki çizgisi, bir tanesi de Hürriyet ve İtilaf çizgisidir. İttihat Terakki’nin bugünkü temsilcisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. CHP daha çok devletçi, küçük bir elit sınıfın temsilciliğini üstlenmiş ve o elit sınıfın çıkarlarını demokrasi dışı araç ve yöntemlerle egemen kılmaya çalışmıştır. AK Parti ise milletle beraber olmuş, milletin temsilini üstlenmiş bir siyasi geleneği temsil etmektedir. Menderes’den bu yana, rahmetli Özal’dan rahmetli Erbakan’dan bu yana milletin yanında olmuş, milletin değerlerini savunmuş, milletin değerlerini iktidara taşımanın mücadelesini vermiş. Milletin AK Parti’ye olan teveccühü 2002’den bu yana aslında AK Parti’nin milletin görüşlerini ne kadar temsil ettiğinin bir göstergesi.

Tayyip Erdoğan 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, hiç kimse belediye başkanı olacağına ihtimal vermiyor idi. Ancak o zaman Tayyip Erdoğan, varoşlardan, yoksullardan, ötelenmişlerden, bir şekilde horlanmışlardan güç alarak ve onların temsilciliğini, onların sözcülüğünü üstlenerek o günkü sloganıyla kimsesizlerin kimsesi olarak aslında bütün siyasal başarışını elde etmiştir. O açıdan bakıldığında, AK Parti bütünüyle milletin sözcülüğünü üstlenmiş ve bütünüyle milletin değerlerini temsil eden bir partidir.

Kaldı ki 2002 seçimleri, 2007 ve 2011 seçimleri olmak üzere 3 tane genel seçim geçirdik, ayrıca 3 tane yerel seçim geçirdik, 2 tane referandum geçerdik, bir Cumhurbaşkanlığı seçimi geçirdik, bu seçimlerin hepsinde AK Parti oylarını arttırarak bugünlere gelmiştir. AK Parti’nin oylarını artıyor oluşu, milletin de AK Parti’ye teveccüh ettiğinin en somut göstergesidir. 

GERZENİNSESİ: Türkiye’nin dününü ve bugünün nasıl değerlendiriyorsunuz?

NAZIM MAVİŞ:Türkiye çok zor günlerden bugünlere geldi. Ben, az önce Bafra üzerinden Gerze’ye geldim; herhalde şu yolu gördüğümüzde emeği geçenlere ne kadar teşekkür etsek azdır. AK Parti öncesi Türkiye’yi tanımlamak için “Eski Türkiye” tabirini kullanıyoruz ve AK Parti’nin siyasi hedefi olarak “Yeni Türkiye”yi inşa etme hedefini koyuyoruz. Gerçekten Türkiye karanlık ve acı günlerden geçerek bugünlere geldi ve AK Parti yeni bir Türkiye inşa etmek istiyor.

GERZENİNSESİ: Eski Türkiye’yle yeni Türkiye arasındaki fark nedir?

NAZIM MAVİŞ:Eski Türkiye’yi hatırlayalım.90’lı yılları hepimiz hatırlayacağız, çok geriye gitmeye gerek yok, Türkiye’nin siyasi tarihi içerisinde çok acı olaylar var ama daha yakın bir döneme, 90’lı yıllara gittiğimizde gördüğümüz tablo çok açık ve ürkütücü bir tablodur. Türkiye’de faili meçhul cinayetler yaşanmıştır, Türkiye’de işkenceler yaşanmıştır, Türkiye’de yasaklar yaşanmıştır, Türkiye’de Uğur Mumcu cinayetleri, Bahriye Üçok cinayetleri, Muammer Aksoy cinayetleri, Çetin Emeç cinayetleri yaşanmıştır ve bütün bu yaşanan cinayetlerin failleri de bir şekilde bulunamamıştır.

Türkiye’de aslında yapılmak istenen, yaşam biçimi, inanç biçimi, düşünce biçimi birbirinden farklı olan insanları birbirinin hasmı ve düşmanı haline getirmek için provokasyon yapmak ve bunun için her türlü kirli eyleme öncülük etmek, kirli eyleme aracılık etmek olmuştur. Türkiye’de ekonomik iflaslar yaşanmıştır, devalüasyonlar dönemini hatırlayın, gece zengin yatanlar bu ülkede sabaha fakir olarak kalkmışlardır, gece huzurla yatanlar sabaha bütün varlıklarını yetirerek huzurunu da kaybetmiş olarak kalkmışlardır.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde orta sınıf dediğimiz bizim esnafımız Anadolu’da hiçbir zaman hiçbir illegal eylemin içerisinde olmamıştır. Ancak, 90’lı yıllarda, yaşanan ekonomik iflaslar ve ekonomik acılar nedeniyle esnaf eylemlerine şahit olduk. Başbakanlığın merdivenlerinde dönemin Başbakanına yazarkasa fırlatan esnaf görüntüsüne şahit olduk. Bu yıllar Türkiye’nin ne yazık ki karanlık bir el tarafından sürekli önünün kesildiği, engellendiği ve Türkiye’deki siyasi partilerin de bu karanlık odakların ve bu karanlık ellerin taşeronluğunu üstlendiği bir dönemdir.

Yine 90’lı yılları hatırlayalım, 90’lı yıllarda inançlarından dolayı hor görülen, düşüncelerinden dolayı işkencelere maruz kalan her kesimden insan var, yani bu ülkenin dindarları 90’lı yıllarda ne yazık ki ötelendiler, horlandılar. Bu ülkede düşüncesi, inancı ve fikri ne olursa olsun, birtakım egemen güçlerin çizdiği sınırlar dışında konuşan, yazan, kalem oynatan kim varsa hepsine zulmedildi.

Bu ülke darbeler yaşadı, 27 Mayıs’ı yaşadık, 12 Eylül’ü yaşadık, 12 Mart’ı yaşadık, 28 Şubat’ı yaşadık, 28 Şubat’ta yaşananlar çok uzak değil, gayet canlı bir şekilde gözümüzün önünde. Hatta 2000’li yıllara geldiğimizde AK Parti gibi çok güçlü bir şekilde iktidara gelmiş olan bir partiye kapatma davası açılabildi. Siyasi tarihimiz Anayasa Mahkemesi kararlarıyla kapatılan partilerin çöplüğüne döndü ne yazık ki. 27 Nisan e-muhtırasını yaşadık, darbe teşebbüslerini yaşadık.

Bütün bu fotoğraflara baktığımızda, aslında Türkiye’de karşımıza gerçekten karanlık bir Türkiye fotoğrafı çıkıyor. Böyle bir Türkiye’yi aydınlık bir ülke olarak tanımlamamız mümkün değil.

GERZENİNSESİ: Ekonomik olarak da tablo pek iç açıcı değildi sanırım o yıllar.

NAZIM MAVİŞ:Evet, haklısınız.Bir taraftan da iflas etmiş bir Türkiye vardı. Memur maaşlarını ödemekten aciz bir Türkiye fotoğrafı vardı. Üç kuruş borç alabilmek için, hatta memurların maaşını gününde ödeyebilmek için IMF kapılarında günlerce bekleyen bir Türkiye vardı.

Şimdi o günlerden nereye geldik, o günlerden geldiğimiz yere bakalım. Bugün bu ülkede kim neye inanıyorsa inandığı gibi yaşayacağı bir özgürlük ortamına kavuştu. Kim nasıl düşünüyorsa düşündüğünü özgürce ifade edebileceği bir hürriyet ortamına kavuştu. Ekonomik iflasların yerini 10 bin dolar kişi başı milli gelir aldı, inşallah 2023’teki hedefimiz kişi başına milli gelirin 25 bin dolara çıkartılmasıdır. Üçüncü köprü yapılıyor, üçüncü hava limanı yapılıyor, kanal İstanbul projesi var, Marmaray var tüp geçit, hızlı trenler var, Körfez geçiş köprüsü var, otoyollar var, hastaneler var, bütün bunlara baktığımızda 2002 yılından önce hayal bile edemeyeceğimiz bir Türkiye’yle karşı karşıyayız. Yeni Türkiye işte böyle bir Türkiye. AK Parti’nin hedeflediği yeni Türkiye, bütün bireylerinin mutlu olduğu, bütün bireylerinin müreffeh olduğu, kişi başına milli gelirin 25 bin dolarları aştığı ve dünyanın 10 büyük güçlü ekonomisinden biri haline gelmiş bir Türkiye’dir; bu Türkiye’yi inşa etmek için çalışıyoruz.

 

GERZENİNSESİ: Dış politikada sıkıntılı bir dönem yaşıyoruz ama. Türkiye dış politika sorunlarını aşabilecek mi?

NAZIM MAVİŞ:Evet, geçici sorunlarımız var ama Türkiye hem dünyada hem de bölgede itibarlı bir ülkedir. Bir ay içerisinde bakın Türkiye’ye Rusya Devlet Başkanı geliyor, Papa geliyor, İngiltere Başbakanı geliyor, Irak Başbakanı geliyor, İtalya Başbakanı geliyor. Gelen bakan düzeyinde ya da üst düzey yetkilileri de saymıyoruz. Bir ayda bir ülkeye dünyanın en güçlü devlet başkanları ya da başbakanları geliyorsa, bu o ülkenin ne kadar güçlü ve itibarlı bir ülke haline geldiğini, bölgesinde ve dünyada ne kadar itibar kazandığını göstermeye yeter. Önceki yıllarda bırakın bu kadar devlet başkanının Türkiye’ye gelmesini, biz herhangi bir devlete, Rusya, Amerika… Hatırlayın, Bülent Ecevit Oval Ofiste dönemin Amerika Başkanıyla bir fotoğrafı vardı, mahcup, ezilmiş…

GERZENİNSESİ:  Bill Clinton’la.

NAZIM MAVİŞ:Bill Clinton’la. Mahcup, ezilmiş, küçülmüş bir fotoğraf. Ne kadar o fotoğraftan dolayı, hepimiz çok üzülmüştük. Şimdi Cumhurbaşkanımız bir taraftan, Sayın Başbakanımız bir taraftan hem yurt dışından gelen bu kadar devlet başkanını Türkiye’de kabul ediyorlar, hem de inanılmaz bir performansla birisi dünyanın batısına giderken öbürü doğusuna, birisi kuzeyine giderken diğeri güneyine gidiyor.

GERZENİNSESİ: Sinop Cumhuriyet tarihi boyunca hep göç verdi, gurbetteki insanlarımızın sayısı Sinop’ta yaşayanlardan daha fazla. Birinci sorum size, bu göçün nedeni nedir?İkinci sorum, bu göçün bundan sonra yaşanmaması için neler yapılmalıdır?

NAZIM MAVİŞ:Sinop’un dışında 5 tane daha Sinop yaşıyor. Sinop gerçekten göç vermiş, burada doğup büyüyen insanlar Sinop’u terk etmek zorunda kalmış.

Bir şehirde eğer göç varsa bunun birkaç tane temel sebebi vardır. Birincisi; o şehirde doğup büyüyen insanlar yaşam standartlarını yükseltecek ekonomik imkânlardan yoksun demektir. İkincisi de, şehir kendi kendine yetmiyor demektir.

Sinop gerçekten Türkiye’de çok ender bir coğrafyaya sahip ilimizdir. AK Parti iktidarından önceki dönemde Sinop kimsenin doğru düzgün uğrayabileceği bir ilimiz değildi, ulaşımı açısından ana güzergahlar içerisinde olmadığı için Sinop’a özel gerekçelerle gidilmesi gerekiyordu. Sinop ekonomik olarak yatırım yapılabilecek ve bu yatırımı amorti edebilecek bir il değildi. Üretim maliyetleri açısından yüksek maliyet üreten bir ilimizdi. Çünkü burada eğer bir sanayicimiz yatırım yapacaksa, ürettiği malı buradan hem Türkiye’ye, hem de Türkiye dışına ulaştırabilecek, satabilecek yol imkanlarına sahip olması lazım, yani pazara yakın olması lazım ya da pazara ulaşım maliyetinin düşük olması lazım.

Sinop’un hatırlayın Samsun’la bağlantısı çok problemliydi, yani bırakın Samsun’la bağlantıyı, Boyabat yol ayrımından Gerze’ye kadar olan yol bile, yine oradan Sinop’a kadar olan yol bile çok zahmetli ve meşakkatli bir yoldu. Şu, Dikmen yolunu biliyoruz; gece o yoldan gitmeye endişe ederdik, hele kış günleri olduğunda gözümüz almaz ve o yolu kullanmayı tercih etmezdik. Yine Boyabat’la, yani daha doğrusu Kastamonu ve İç Anadolu Bölgesiyle Sinop’un arasındaki bağlantıyı kuran tek yol Boyabat-Sinop yolu idi, ancak kış oldu mu Dranaz’dan geçmek çok büyük bir sıkıntı haline geliyordu. Kim böyle bir Sinop’a yatırım yapar, kim böyle bir Sinop’ta işletme kurar ve kurduğu işletmede insanlar iş imkanı bulabilirdi?

Şimdi hamdolsun biz bunu aşıyoruz. Bakın Sinop’un Karadeniz’le Artvin’den Sinop’a kadar olan bağlantısı kurulmuş oldu, yine Sinop’un Boyabat üzerinden İç Anadolu’yla bağlantısı kurulmuş oldu. Şimdi inşallah Sinop’un Ayancık ve Türkeli üzerinden Zonguldak ve İstanbul’la entegrasyonunu sağlayacak Karadeniz Otoyolunun devamı da yapıldığında Sinop’tan göç etmeyi gerektirecek sebepler büyük oranda ortadan kalkmış olacak.

İkincisi; Sinop bizim Hükümetimiz zamanında kalkınmada öncelikli yörelerden birisi haline getirildi ve teşvikte 5’inci bölge. Dolayısıyla, bu bölgede yatırım yapmak isteyen sanayicilerimize, iş adamlarımıza devletimiz çok ciddi teşvikler veriyor, bu teşviklerle bölgede yatırımcılarımız, özellikle de Sinoplu hemşerilerimiz yatırımlarını buraya yönlendirirseler işsizlik problemi bir miktar daha azalmış ve göçün sebepleri ortadan kalkmış olacak.

Ayrıca, Sinop Organize Sanayi Bölgesi’nde 69 parsel var, o 69 parselden şu anda 26’sı çalışıyor, 13 tanesi inşaat halinde, 8 tanesi plan-proje aşamasında, bir kısmı da boş. Bu 69 parselin tamamını çalışır hale getirecek teşvikleri yapmamız gerekiyor. 1 milyon insan Sinop’un dışında yaşıyorsa, bunların içerisinde iş adamları var, sanayiciler var, siyasetçiler var, bürokratlar var; bunların hepsini harekete geçirerek Sinop’a olan borçlarını ödemeye davet etmemiz lazım. Buraya yatırım yapmalarını teşvik etmemiz lazım.

GERZENİNSESİ:Nihayet Türkiye nükleer santral noktasında somut adımlar attı, bu konuda neler söylemek istersiniz?

NAZIM MAVİŞ:Nükleer santrale, bazı çevreler karşı çıkıyor olsa da Sinop için önemli bir kazanım olacağı kanaatindeyim ben. Nükleer santraller şu anda dünyanın kullandığı bir enerji üretim teknolojisi.

İkincisi, bizim açımızdan bakılması gereken nokta Sinop’a ne kazandıracak sorusunun cevabıdır. Nükleer santralin 2017’de inşaatına başlanacak, 2023 yılına kadar yapım süreci içerisinde yaklaşık 10 bin kişi nükleer santralde çalışacak. 10 bin kişiyi sadece çalışanlar açısından değerlendirmemek lazım, bu rakam ekonomik etkileri açısından bakıldığında çarpan değeri çok yüksek bir rakamdır. 2023’te, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında faaliyete başladığında ise yaklaşık 3 bin 500 kişinin çalışacağı bir tesis. Şimdi bu Sinop’a ve bölgeye ciddi bir ekonomik kazanım sağlayacaktır.

Üçüncüsü, Akkuyu Nükleer Santralinden farklı olarak Sinop Nükleer Santralinin anlaşması içerisinde yerlileştirme politikasının bir sonucu olarak yüzde 70’nin yerli olma şartı var. Yani nükleer santralde kullanılacak bütün ekip ve ekipmanların yüzde 70’i yerli üretim olacak. Sayın Valimizin bu konuda çok önemli bir projesi oldu, bildiğim kadarıyla Sayın Başbakanımıza da bu projesini sundu.

GERZENİNSESİ: Nükleer OSB’den bahsediyorsunuz, değil m?

NAZIM MAVİŞ:Evet. Nükleer santralin kuruluşunda kullanılacak olan ekip ve ekipmanlara dair Sinop’ta bir tematik organize sanayi bölgesi kurulması teklifi. Yaklaşık 23 milyar dolarlık bir yatırım maliyetinden bahsediyoruz, bunun yüzde 70’i 15-16 milyar dolar demektir. Bu 15-16 milyar dolardan ne kadarını biz Sinop’a aktarabilirsek Sinop için çok ciddi bir değer olacaktır. Bu nedenle eğer nükleer organize sanayi bölgesi de kurulabilirse bu da Sinop için çok ciddi bir avantaj sağlayacaktır.

GERZENİNSESİ: Sinop genelinde eğitim ve turizm de ön plana çıkmakta. Sinop turizmi gelişir mi? Eğitim şehri olabilir miyiz?

NAZIM MAVİŞ:Sinop bir kere hem tarihi, hem kültürel, hem de doğal zenginliği olan bir ilimiz. Sinop dediğimizde Gerze’siyle, Ayancık’ıyla, Türkeli’siyle, Boyabat’ıyla, Durağan’ıyla bir bütün, ilin bütünü kast ediyoruz. Gerçekten hem doğal güzelliği, hem tarihi zenginliği, hem de kültürel zenginliği açısından üzerinde çalışıldığı takdirde tam bir turizm kenti olabilecek bir ilimiz.

Özellikle Karadeniz Otoyolunun Sinop bağlantısının yapılmış oluşu Artvin’den itibaren Karadeniz güzergâhında bulunan illerden gezmek ve başka yerleri görmek isteyenlerin ilk uğrak yeri de Karadeniz’de Sinop. Bu açıdan Sinop bir turizm kenti olma potansiyeline sahip. İl Kültür Müdürlüğümüzün verilerine göre 2007 yılında Sinop’a gelen ziyaretçi sayısı müzelere gelen günü birlik ziyaretçi sayısı yaz boyunca 300 küsur binken, 2013 yılında bu rakam 900 bine çıkmış. Bu şunu gösteriyor: Sinop’a gerçekten ciddi bir ilgi var.

Peki, bu ilgiyi bir ekonomik kazanca nasıl dönüştürebiliriz? Şimdi Sinop’a bir ilgi var ama bu ilgiyi şu anda biz ekonomik kazanca dönüştüremiyoruz. Bakın Sinop’ta bir tane 4 yıldızlı otel var, dört tane 3 yıldızlı otel var, iki yıldızlı oteli saymıyorum birkaç tane de iki yıldızlı otel var. Şimdi bir turizm kentinden bahsediyoruz, Sinop’un turizm potansiyelinden bahsediyoruz, ama beş yıldızlı bir otelimiz olmadığı gibi, dört yıldızlı bir tane otelimiz var. Dolayısıyla, Sinop kendisine olan bu ilgiyi karşılayabilecek bir turizm altyapısına şu anda sahip değil, önce bu alt yapının kurulması lazım.

Ayrıca, Sinop’a gelen turistlerin büyük kısmı günü birlik ziyaretçilerden oluşuyor, yani Sinop’a sabah geliyor, konaklamayla ilgili yeterli imkânlar oluşmadığı için akşam gidiyor ya da en fazlasından bir gece konaklayıp gidiyor. Hâlbuki eğer Sinop’ta bu turizm potansiyeline cevap verebilecek bir turizm altyapısı oluşmuş olsa en az 1 haftalık bir konaklama imkanı ve ihtimali olan turistlerimiz bütün ilçelerimizde birer günlerini, ikişer günlerini geçirebilecekleri bir durum üretilebilir. Yani bu açıdan Sinop’ta turizm altyapısın güçlendirilmesi lazım, bu altyapı güçlendirilirse Sinop Merkez’e olan ilgi aynı zamanda Gerze, Ayancık, Erfelek, Türkeli gibi ilçelerimize de kayabilir. Hatta iç bölgelerdeki Boyabat, Durağan gibi ilçelerimize de kayma ihtimali var.

Öbür taraftan Gerze ilçemiz Karadeniz hattından Sinop’a gezmek için gelenlerin ilk uğrayacağı ilçemiz, yani Sinop’un aslında giriş kapısı. Dolayısıyla, Gerze Sinop’a gelen turist potansiyelinden en çok payı alabilecek tek ilçemiz. Çünkü Sinop’a Türkeli, Ayancık güzergahından gelme ihtimali yok yani kara yolu açısından. Ya Boyabat güzergahından gelecekler ya da Karadeniz güzergahından gelecekler. Karadeniz Güzergahından gelenler için Gerze Sinop’un giriş kapısıdır. Gerze’de eğer bu turizm potansiyeli güçlü bir şekilde oluşturulabilirse Sinop’a gelen turistten en büyük payı Gerze ilçemizin alma imkânı var. Aynı şekilde Boyabat güzergahından yani iç bölgelerden Sinop’a gelenler açasından da 15-20 kilometrelik bir mesafede Gerze. Sinop’u görmek isteyen herkes tanıtımı doğru bir şekilde yapılabilirse Gerze’yi de görmek isteyecektir. Dolayısıyla, evet Sinop doğal güzelliğiyle, tarihi zenginliğiyle, kültürel zenginliğiyle bir turizm kenti olma potansiyeli taşıyor, ama yeterli altyapıyı sağladığımız takdirde.

GERZENİNSESİ: Sinop Üniversitesi de bu noktada önemli değil mi?

NAZIM MAVİŞ:Kesinlikle evet.Sinop Üniversitemizde 5 bin civarında öğrencimiz var, bunun büyük bir kısmı meslek yüksekokullarında okuyan öğrencilerimizden oluşuyor. Ancak hepimiz öğrencilik yaptık herhalde Sinop gibi bir yerde öğrencilik yapmak isteyen binlerce gencimiz olacaktır.

Yani bu tarihi ve doğal güzellikten, bu kültürel zenginlikten bahsediyoruz işte şimdi Gerze’deyiz, kışın ortasındayız ama herhalde 17-18 derece sıcaklık var, karşımızda deniz, arkamızda dağ var. Bu kadar güzel bir coğrafya da öğrencilik yapmayı herkes isteyecektir. Ancak dediğim gibi bir şeye ilginin olması yetmez o ilgiyi karşılayabilecek altyapının kurulması lazım.Bunun için Sinop Üniversitesinin tanıtımının iyi yapılması gerekiyor. Birlik olursak, beraber hareket edersek Sinop bir turizm ve eğitim kenti haline dönüştürülebiliriz.

GERZENİNSESİ: Sinop’la ilgili ne tür projeleriniz var? Ne tür projeleriniz var derken siz AK Parti MKYK üyesisiniz.İsminiz bundan sonraki dönemde önümüzdeki dönemde milletvekili aday adayı noktasında zikrediliyor.

NAZIM MAVİŞ:Hepimiz yaşadığımız, doğduğumuz, büyüdüğümüz kente bir şeyler vermek isteriz. Her Sinoplu’nun bu görevidir; siyaset yapsın ya da yapmasın ilk söyleyeceğim şey bu.

İkincisi, hem Hükümetimiz, hem de Hükümetimizin 2002’den bu yana burada temsilciliğini yapmış olan bütün arkadaşlarımız bu anlamda ellerinden geleni yaptılar. Başta Sayın Mustafa Öztürk ve Cahit Can olmak üzere. Abdurrahman Dodurgalı Bey, Kadir Tıngıroğlu Bey, Mehmet Ersoy Bey iktidarımızın imkanlarını Sinop’a transfer etmek için var güçleriyle çalıştılar. Önce onların hepsini tebrik ediyor ve hepsine teşekkür ediyoruz. Bizde tabi Ankara’da Genel Merkez de siyaset yapan ve bir Sinoplu kardeşiniz olarak sağlayabileceğimiz her türlü katkı konusunda elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz. Bu açıdan bakıldığında bana göre Sinop’la ilgili yapılması gereken en önemli şey Sinop’u “marka şehir” haline getirmektir. Bir şehri marka şehir yapmanın birkaç tane yolu vardır, bir şehir ya tarihi, doğal ve kültürel zenginlikleriyle marka şehir olabilir ya da ürettikleriyle marka şehir olabilir.

Mardin dediğimizde tarih akla gelir, Amasya dediğimizde tarih akla gelir. Tarih ve kültürüyle markalaşmış şehirlerimizdir bunlar. Kayseri dediğimizde aklımıza ürettikleri gelir, mobilyası gelir; pastırması, sucuğu, mantısı gelir. Sinop’ta tarihi, doğal ve kültürel zenginliğin var olduğunu biraz önce söylemiştik zaten. Gerçekten Sinop tarihiyle, doğasıyla ve kültürüyle marka şehir olma potansiyeline sahip bir ilimiz. Aynı zamanda ürettikleriyle de Sinop markalaşabilir. Kestane üretiminde bugün Türkiye’de dördüncü sıradayız Ayancık, Türkeli ve Erfelek kestanesi aslında Türkiye’de üretilen kestanenin içerisinde geniş bir yer tutuyor. Yani Aydın ve Bursa kestanesi daha iridir, ama daha az tatlıdır. Türkeli, Erfelek ve Ayancık kestanesi daha küçüktür ama daha tatlı bir kestanedir. Ve Sinop’un mantısı, Boyabat’ın pirinci yine Boyabat Durağan bölgesindeki tuğla, kiremit fabrikaları, deniz ürünlerimiz bunlar açısından bakıldığında ürettiklerimizle Sinop’u markalaştırabiliriz. Yani hamsi denildiğinde neden Rize ve Trabzon akla geliyor. Hamsinin aslında bölgesi Sinop, en büyük hamsi üretimi bu bölgede yapılıyor. Ama biz bunu tanıtamadığımız ve markalaştıramadığımız için şehrimizin tanıtımını yapamıyoruz.

Bir diğeri de ürettiklerimizi işleyecek tesislerimiz yok, yani kestane üretiminden bahsediyoruz ürettiğimiz kestaneyi işleyecek hiçbir tesisimiz yok. Çeltik üretiminden bahsediyoruz, ürettiğimiz çeltiği işleyecek tesislerimiz ya da markalaştırıp bunları iç ve dış pazarlara satacak imkanımız yok. Dolayısıyla, Sinop’a yapılacak en büyük hizmet Sinop’u markalaştırmaktır. Sinop’u marka şehir haline getirebilirsek Sinop’un ürettiklerinden elde ettiği katma değerin oranı yükselecektir. Bunu yapabilmenin yolu ortak irade çıkartmaktan geçiyor. Eğer söz konusu olan Sinop’un kalkınmasıysa siyasi parti tercihlerimizi bir tarafa koyarak bu topraklara sağlayacağımız katkının hesabını yapmalıyız. Yani küçük kısır siyasi hesaplarla, siyasi çekişmelerle ben yapayım o yapmasın ya da onun yapmasına engel olayım, siyasi rantını o kazanmasın gibi duygularla hareket edersek Sinop kaybeder, Sinop’la beraber bizde kaybederiz. Bu kaygının dışında hareket eder, kim Sinop’ta taş üstüne taş koyarsa, Sinop’un duvarına bar tuğlada ben ekleyelim derse onu baş tacı etmeliyiz. Valisiyle, kaymakamlarıyla, mülki amirleriyle, siyasi parti temsilcileriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitesiyle bir şehir ancak marka şehir olabilir. Burada özellikle bir şahsi proje olarak bunu söylemiyorum, bizim şahıslarımızın bir önemi yok. Hükümetimizin ortaya koyduğu siyasi iradenin ve bu iradeye uygun olarak çalışan kadrolarımızın bir önemi var.

GERZENİNSESİ: Evet, Gerze son verilere göre Sinop ve ilçeleri arasında nüfusu en fazla artan ilçeler arasında. Gerze’yle ilgili neler söylemek istersiniz? Çünkü Gerze’deyiz, Gerze’yi konuşuyoruz bu önemli bizim açımızdan.

NAZIM MAVİŞ: Gerze Sinop’un bundan birkaç yıl önce üçüncü büyük ilçesiydi Boyabat, Ayancık ve Gerze sıralamada geliyordu. Şimdi ikinci büyük ilçesi haline geldi. Ayancık’ın nüfusunu geçti Gerze’nin nüfusu. Gerze adına güzel bir durum. Bu durumun sürdürülebilir ve kalıcı hale getirilmesi lazım. Gerze’nin coğrafi imkânları Gerze’ye olacak ilgiyi ve Gerze’de doğacak nüfus artışını karşılayacak bir imkâna sahip.

Gerze Sinop’un ilçeleri içerisinde denizle en iyi entegre olma potansiyeline sahip ilçemiz, gerçekten denizin adeta sarmaladığı bir ilçemiz. Bir yarım çember biçiminde Gerze’nin başından sonuna kadar denizle sarmaş dolaş olmuş bir ilçemiz. Sırtımızda dik olmayan Ayancık’taki dağları biliyorsunuz Ayancık’ta çok güzel bir ilçemiz ama Ayancık’ın sırtındaki dağlar çok dik olduğu için yerleşim imkanı bir vadi gibi Ayancık kısıtlı, ama Gerze öyle değil. Gerze’deki yamaçlar sırtımızı verdiğimiz yamaçların eğimi yerleşmeye ve orada mesken yapmaya elverişli.

İşte bugün kışın ortasındayız Gerze’deyiz, bu mevsimde herhalde Gerze kadar yaşanacak başka bir yer bulmak kolay değil. Gerze gerçekten insanıyla, havasıyla, coğrafyasıyla insanı kendisine çeken bir ilçemiz. Bir şey daha söyleyeyim, bakın bu bölgenin insanı Akdeniz insanı gibi ağırkanlı, yumuşak ve özür dileyerek söylüyorum tembel değildir. Ama Doğu Karadeniz’in insanı kadarda hırçın, kavgacı ve zorda değildir. Bu bölgenin insanı başta Gerze olmak üzere hem Karadeniz’in hırçınlığını, hem de Akdeniz’in mülayimliğini birlikte taşıyan, ikisini mezcetmiş bir karaktere sahiptir. Dolayısıyla, insanımız kavgacı değil, tembelde değil. Böyle bir insan karakterinin olduğu bir yerde doğal olarak ilginin olması gayet doğal.

Gerze Sinop’un giriş kapısıdır. Yani hele Samsun’la, Gerze arasındaki bu yolun yapılmış olması, Dikmen bağlantısının yapılmış olması Samsun’dan, Alaçam’dan, Bafra’dan, 19 Mayıs’tan, Atakum’dan kalkıp insanlarımızın günü birlik gelip gezebilecekleri bir yer. Geldiklerinde bu güzelliği görüp Gerze’yle bütünleşebilecekleri bir yer. Ve bir başkası da Sinop dışında, Gerze dışında yaşayan yurttaşlarımızın tekrar Sinop’a dönmek ve yerleşmek istediklerinde ilk tercih edecekleri bir ilçe, bu açıdan Gerze’ye daha çok emek vermemiz gerekiyor.

GERZENİNSESİ: Nazım Bey, malumunuz Sinop’ta biliyorsunuz 5 tane Orman İşletme Müdürlüğü var. Gerze İşletme Şefliği iki işletme müdürlüğünden gerek şeflik, gerekse de üretim hacmi olarak daha fazla. Ama işletme müdürlüğü konusunda Gerze hala istenilen ivmeyi yakalayamadı, neticede bu da bir istihdam vede bir imkân Gerze açısından. Bu konuda neler söylemek istersiniz çünkü bu Gerze için çok önemli bir konu.

NAZIM MAVİŞ:Evet, konuyu da ben de biliyorum, siz de bu konuda çok duyarlısınız, her platformda konuyu gündeme getiriyorsunuz. Gerze’deki üretimle ilgili resmi veriler burada Orman İşletme Müdürlüğünün kurulmasının gerekliliğini ortaya koyuyor.Gerze bir işletme müdürlüğünü hak ediyor. Bu konuda hepimize görev düşüyor, yani partimizin mensuplarına, basın mensubu arkadaşlarımıza, ilimizin yöneticilerine görev düşüyor.

Gerze’mizin ileri gelenleri bu konuda bir duyarlılık oluşturdu. Bu konu arkadaşlarımız tarafından daha önce gündeme getirilmişti, bende Orman Bakanımız nezdinde, Orman Bakanlığı bürokratlarımız nezdinde konuyu paylaştım, sayın milletvekilimizin de konuyu takip ettiğini biliyorum. Hep beraber, bir taraftan sizler, bir taraftan biz, bir taraftan partimizin mensupları inşallah bu konuyla ilgili süreci hızlandırmamız lazım.

Ben konu bana Gerzeli arkadaşlarımız tarafından intikal ettirildiğinde İl Müdürümüzle de görüştüm, o da zaten burayla ilgili istatistiki verileri o zaman bana vermişti. Yine bölgeye gelen bir müfettiş arkadaşımızla İl Müdürümüzle aynı ortamda görüşmüştük. Dolayısıyla, Gerze’de orman işletme müdürlüğü kurulması lazım, bununla ilgili çalışmalar yürütülüyor. Gelmeden önce de bakanlık bürokratlarıyla yaptığım görüşmede onların da konunun gündeminde olduğunu, gündemine zaten taşıdık bir şekilde, olduğunu gördük. Gayret edersek bu iş Allah’ın izniyle olur.

GERZENİNSESİ: Vatandaş siyasetçiden ne bekliyor?                            

NAZIM MAVİŞ:Bizim insanımız kanaatkârdır, siyasetçiden çok fazla bir şey beklemiyor. İlk beklediği şey, bir güler yüz, bir tebessüm. Bizim inançlarımızla göre, müminin mümine tebessümü sadakadır aynı zamanda.

İkincisi; siyasetçiden tevazu bekliyor. Ne yazık ki bazen siyasetçiler bulundukları konumları unutarak, geldikleri yerleri unutarak adeta şu dağları ben yarattım havasına girerek, benden daha akıllısı, benden daha büyüğü yok duygusuna kapılarak bir müddet sonra kibir kulelerine dönüşüyorlardönüşüyorlar. Ben şöyle inanıyorum; ne kadar alçak gönüllü olursak vatandaşımız, milletimiz bizi o kadar yüce gönüllü kabul eder. Biz ne kadar mütevazı olursak o kadar yüceliriz, ne kadar kibirli, ne kadar tekebbür duygusu içerisinde olursak da o kadar küçülürüz.

Üçüncüsü de, eleştiriye açık bir siyasetçi profili istiyor. Yani biz her şeyi bilebilecek ve herkesin aklından daha üstün bir akla sahip değiliz. Atasözlerimiz içerisinde “akıl akıldan üstündür” diye bir tabir var, dolayısıyla herkesin aklına ihtiyacımız var. Ben herkesten daha akıllıyım, bana kimsenin akıl vermesine ihtiyaç yok diyen bir siyasetçi ya da her bir eleştiriyi kendisine yöneltilmiş bir tehdit, her bir eleştiriyi kendisine yöneltmiş bir saldırı gibi algılayan siyasetçinin kazanma şansı yok.

Unutmayalım ki, bu makamlar bizim için birer hizmet makamıdır. Dolayısıyla, milletten aldığımız vekaletin belli bir süreyle kayıtlı olduğunu, millet bu süre içerisinde bu vekaleti doğru kullanmadığımız takdirde verdiği vekaleti bizden geri alacağını unutmamız lazım.

Ve tabi ki şehrinin sorunlarını da bilmeli, yani şehrinin sorunlarına bigâne, şehrinin sorunlarından uzak bir siyasetçi kabul edilemez. Biz siyaseti gerçekten bir hizmet aracı olarak görüyoruz. Eğer bu millete hizmet edebilirsek bu bizi yüceltecek tek unsurdur. Bu ülke ne siyasetçiler gördü, geçirdi, nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi hepimizin varacağı yer iki metrelik bir çukur. Bu geldiğimiz yeri, milletle olan bağımızı, milletle olan ilişkimizi hiçbir zaman unutmamamız gerekiyor. Millet kendisini unutanları sandık önüne geldiğinde sandığa gömüyor.

GERZENİNSESİ: Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

NAZIM MAVİŞ: Ben teşekkür ederim. 

hakan akbaşhakan akbaş