KABUL EDİLİR DEĞİL
Zor ve ağır günler geçiriyoruz muhakkak. Hiç şüphesiz demokrasi bir tepki ve protesto rejimi. Buna da bir itirazımız yok. Bu bakımdan insanların, siyasetçileri, ülkeyi yönetenleri -onları burada çok görmüyoruz ama- zaman zaman eleştirmeleri, onları protesto etmeleri demokrasinin icabıdır. Bunda hiçbir tereddüt yok. Ama devlet aygıtını elinde bulunduran iktidar partisine fiilen de bağlılığını hiçbir vesileyle esirgemeyen Osmanlı Ocakları üzerinden Türkiye'deki bütün muhalefete yönelik, AKP'li olmayan herkese yönelik olarak ortaya koyulan saldırgan tutumun bugün geldiği boyut kabul edilebilir sınırların çok üzerindedir. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak kabul etmemiz de mümkün değildir. Hükûmetin bu konuda hâlen an itibarıyla ağzını açmamış olmasını kabul etmemiz de mümkün değildir
HAKKIMIZI YEDİRMEYİZ
Bugün yaşanan elim hadiseyi, olay yerinde yaşamış biri olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vereceğim ve Hükûmetten bilgi isteyeceğiz. Hükûmet bu konuda bize bilgi vermezse ne olur onu bilmiyorum ama milletin hakkını hukukunu korumak için, milletin -tıpkı sizler gibi- oylarıyla seçilmiş milletvekilleri olarak hakkımızı yedirmeye niyetimiz yoktur.
ALLAH CANIMI ALSIN
Şimdi, olay şöyle gelişti: Bugün 2 şehidimizin Fatih Camisi'ndeki cenazesine Sayın Genel Başkanımızla gitmek üzere -önce yaralıları Haseki Hastanesinde ziyaret ettik- Fatih Camisi'ne yaklaştığımız bir esnada korumalarımızdan telefon geldi: "Burası karışık, Sayın Genel Başkanın çelenginin üstündeki isim yırtılmış; bir daha yapıştırılmış, bir daha yırtılmış." Yemin ederek söylüyorum -sonra gittik biz olay yerine- çelenklerin olduğu yerde TRT'nin 2 kameramanı ile yüzlerce polisten başka ve o çelenkteki "Kılıçdaroğlu" ismini yırtan meczup sapıktan başka kimse vardıysa Allah benim canımı alsın, kimse yoktu. Yüzlerce polis, 1 tane sapık Kılıçdaroğlu'nun ismini yırtmış
Bize gelmememiz telkin edildi. İstanbul Emniyet yetkilileriyle görüştük, biz oraya geliyoruz dedik; siz bizim güvenliğimizi temin edemiyorsanız biz kendi güvenliğimizi de temin ederiz dedik. Gittik. Hiçbir ilçe başkanımız, il yöneticimiz protokole ayrılan bölüme alınmadı. Bize telefon geliyor, Fatih İlçe Başkanımız Fatih Camisi'nin avlusuna giremiyor ama o çelengi yırtan -biraz sonra anlatacağım- ana muhalefet partisine Başbakanın yanından, eski Cumhurbaşkanının yanından, İçişleri Bakanının yanından geçip bir kurşunu atan sapık o protokol içine alınıyorsa burada bu Hükûmetin vebali vardır.
Gittik. Cemaate teşekkür ediyoruz. Sayın Genel Başkanımıza ilgi de gösterildi, ilgi bekleyen yok, bir görevi yapıyoruz 5-6 tane aktif provokatör, 20-30 tane de pasif provokatör, mırıldanmalar, uğultular, hakaretler... Protokole ayrılan yerde protokol mensupları olur -Sayın Bakan, kafa sallıyorsunuz- protokole ana muhalefet partisinin Fatih İlçe Başkanı giremiyor da oraya Osmanlı Ocaklarının militanları giriyorsa bu bir aymazlıktır.
Ve şimdi, yüce Meclise bir görüntü göstereceğim, bu çok önemli bir görüntü. İsteyen iktidar partisi milletvekili gelip bakabilir. Sayın Başbakanla kucaklaşan… Bu, kucaklaşma anı, Genel Başkanımıza kurşun atılmadan üç dakika önceki andır. Olay yeri burası. Genel Başkanımıza kurşun atan sapık, bu kucaklaşmadan iki dakika sonra oradan Genel Başkanımızın önüne gelerek eliyle kurşunu Genel Başkanımıza attı. Şu tabloya gülen milletvekilleri buraya yakışmıyor. Ayıptır!
SİZİN ÜZÜLMENİZ LAZIM
"Şimdi, yemin ederek söylüyorum, yemin ederek söylüyorum: Kurşun atılan bölgede…polislerin, protokolün, bizlerin dışında hiçbir vatandaş yoktu. Başbakanın yanından gelip, sadece polislerin olduğu bir alanın içinden ve TRT'nin 2 kameramanına tahsis edilmiş bir alanın içinden ana muhalefet partisine bu kurşun atılıyorsa, bizden çok sizin üzülmeniz lazım. Sizin yüzünüzün yere düşmesi lazım, sizin yüzünüzün yere düşmesi lazım. Bu olay bizim değil, sizin namus meselenizdir, siz aydınlatacaksınız." dedi