Hicri Recep, Şaban ayıydı derken 11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerif nihayet geldi. İslam'ın beş esasından biri olan orucunda içinde bulunduğu Ramazan ayı bütün İslam dünyasında farklı bir heyecan, farklı bir koşuşturmaca ile idrak edilmektedir.
Kimileri 11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerifi bolluğun bereketin
timsali olarak görürken, kimileri de kaynaşmanın, birlikteliğin bir sembolü
olarak görmekte ve ona göre bu ayı idrak etmektedir.
Bizlerde ilçemizden yaklaşık 30 arkadaşımızla birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı’nın umre organizasyonu ile kendimizi ruhen yenilemek ve bu 11 ayın sultanına layık bir şekilde hazırlanmak amacıyla kutsal topraklara gittik.
Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı yetkililer bizlere ilk
etapta Samsun - Çarşamba Havaalanına gidilerek ihramların giyileceğini, oradan
da kutsal topraklara uçulacağı müjdesini verdi.
Çarşamba Havaalanında ihramlar giyildi, 2 rekat umre namazı kılındı ve Lebbeyk Allâhümme lebbeyk,lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk,innel hamde venni’mete leke vel mülk,lâ şerîke lek. “Hizmetine geldim.Ey Allah’ım! Hizmetine geldim.Senin ortağın yoktur,hizmetine geldim.Hamd ve nimet senindir.Mülk senindir,ortağın yoktur.” nidalarıyla uçağa binildi.
Yaklaşık dört saatlik bir uçuşun ardından Cidde havaalanına
inildi ve oradan da otobüslerle Mekke-i Mükerreme’ye hareket edildi.
Bizleri Cidde de karşılayan yetkililer Cidde’den alarak
otobüslerle Mekke-i Mükerreme’deki İstanbul Palas’a yerleştirdiler.
Gece 23:00 gibi bütün arkadaşlarımızla Kabe’yi ziyaret ederek, orada tavaf, tavaf namazı ve Merve – Safa arasında say yaparak, nihayetinde traş olarak ilk umremizi tamamladık.
Kabe’de tavaf yapan bütün inananlar dünyanın etrafında dönen
gök cisimleri veya ateşin etrafında dönen kelebekler gibi Allaha, Peygamber
efendimize biraz daha fazla yakın olabilmek için dönmekte ve iyi bir insan
olabilmenin sözünü vermektedirler.
Umre kelime karşılığı olarak ziyaret etmektir. İşte kutsal topraklara yapılan bu ziyaret diğer ziyaretlerden farklıdır. Bu ziyarette, Malezyalısı, Endonezyalısı, Özbeki, Pakistanlısı Arabı, Acemi, Özbeki yani dünyanın her bir yerinden her türlü kişiyi görebilirsiniz. Fakat benim ve diğer umreci arkadaşlarımızın ne zaman namazda, sokakta, alışverişte vs. etrafımıza baksak en çok gördüğümüz Türk insanıydı. Hatta her 4 kişiden biri Türk hacısı veya umrecisiydi desek sanırım abartmış olmayız.
6-20 Temmuz arasında yapmış olduğumuz ziyaretimiz;
Rabbimizin ev sahipliğinde çokça ikram ve nimete sahip olmamızın bilinci, huzuru, mutluluğu ve dönüşte hüznü ile beraber; peygamberimizin yanında ve yakınında olmak selamımızı ve arkadaşlarımızın selamlarını peygamberimize ve sahabelerine iletmek ve ayrılık vaktinde hüzün iklimini yaşamakla beraber çok güzel arkadaşlıklara, dostluklara,anılara vesile olmuştur.
‘Allah Türk Milletini Yüce İslama hizmet etmek için yaratmıştır’ diyen Türk hayranı Suriyeli şoförümüz Mustafa Bey’den tutunda, bizlere gerek dini olarak gerekse de Arapça mütercimlik yapan sevgili dostumuz Murat Balcıoğlu ve islami konuda ne zaman sıkışsak bize ışık tutan emekli İmam Hatip Sebahattin amcamız ziyaretin unutulmazları arasındaydı.
Evet, Umre, Hac gibi dini ziyaretleri ne kadar anlatmaya
çalışsak ta kelimelerimiz yetersiz kalacaktır. Çünkü bu anlar anlatılmakla
değil yaşanmakla idrak edilmelidir. Bu nedenle Müslümanların
mutlaka ziyarete katılıp manevi bir Check up tan geçmeleri ve bunu hayatlarının
son baharlarına değil de ilkbaharlarında yapmalarını önemle hatırlatmayı bir
borç bilirim.
Evet bir umrenin ardından bende iz bırakan Hasan Şen, Celal Şenaslan, Ahmet Sucu, Cevdet Zor, Şaban Tekne, Amasya’dan Mustafa Yazıcı, Ayhan Tetik, İdris Çakır, İsa Cural, kafileden sorumlu resmi görevli hocamız Ahmet Çavur ve Kabe’nin güvenlik Sorumluları Mansur Algahtami ve Sami’ye bizlere gösterdikleri ilgi ve alakadan dolayı şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.