DEPRESYON

Orhan Uğur

01-12-2022 09:51

Bugünkü yazımda toplumumuzun son yıllardaki en yaygın ve büyük sorunlarından birisi olan ‘’DEPRESYON’’ konusuna değinmek istiyorum.

Bu konu, bu satırlara sığmayacak kadar geniş ve kapsamlı olup, son zamanların çok acil ilgilenilmesi ve önem verilmesi gerektiğine inandığım bir konudur. Elimden geldiğince kısa kısa birkaç başlık altında, siz değerli okurlara faydalı olacağı kanaatini taşıdığım bilgilerimi aktarmak istiyorum.

Depresyon nedir?                                                                                                                                                               

Önce sorunumuzu tanımlamak gerekir ki doğru teşhis koyabilelim. Diğer fiziksel rahatsızlıklarda olduğu gibi, zihinsel rahatsızlıklarda da teşhis çok önemlidir.Depresyon; dünyada ki bir numaralı sağlık sorunudur, enerjimizi düşürür, konsantrasyonumuzu etkiler, hafıza kaybına sebep olur. En önemlisi de özgüven kaybına sebep olarak, yaşamdan zevk almayı engeller

Depresyon; yaygın olarak kabul gördüğü şekilde bir duygu durum bozukluğu değil, zihinsel çarpıtılmış düşünce bozukluğudur. Yani düşüncelerimizde sonradan oluşan bozuklukların duygu durumumuza yansımasıdır.

Depresyon; İşin kolayına kaçan bazı insanların söylediği gibi doğuştan gelmez, sağlıklı yaşamın bir parçası değildir. Sonradan oluşur, sosyal yaşamın negatif, olumsuz şartları oluşturur. Depresyon; o kadar yaygındır ki psikiyatrik rahatsızlıkların nezlesi gibidir. Nezle değil ama depresyon sizi öldürebilir.

Depresyon nasıl oluşur?                                                                                                                                   

Elbette ki tek bir sebep depresyon oluşturmaz. Bana göre; önemli gördüğüm birkaç nokta:                                                                                                                                         

*Tabii ki depresyonu oluşturan en önemli unsur hepimiz için ülkemizin maddi sorunlarının giderek artması; ekonomik standartların her geçen gün daha da kötüye gitmesi; İşsizlik, insanların gelecek kaygısı, korku, yılgınlık, güvensizlik, ilgisizlik, vb gibi sorunlardır.

*İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özellik bir sosyal varlık olmalarıdır. Bizler sosyal bir varlık olduğumuzu unutup, hızlı bir şekilde bireyselliğe, bencilliğe yöneldik. Aşırı derecede maddi değerleri öne çıkarıp, her şeyin maddiyat ile elde edilebileceği yanılgılarına düştük. Aile içinde bile ortak değerlerimizi bir kenara bırakarak birbirimizi maddiyat ile ölçer hale geldik. Eskiden aile, akraba, sokak, mahalle, köy dayanışmalarımız, komşuluk ilişkilerimiz, imece usulü yardımlaşmalarımız, paylaşma alışkanlıklarımız vardı. Çok şeyimiz eksikti ama daha mutluyduk.

*Çocuklarımızın, sosyalleşmelerine gereken önemi göstermedik. Bunun sunucunda çocuklar birbirleri ile iletişim kurmak yerine sanal dünyaya (telefon, bilgisayar, tv vb.) hapsoldular.

*Öğretimin bilgi aktarmak, eğitimin terbiye etmek olduğu gerçeğini unutarak eğitim ve öğretimi birbirine karıştırdık. Birçok ülkenin deneyip, faydasını görmeyip bıraktığı ezberci eğitim ve öğretim modelini benimsedik. Bu durum, çocuklarımızı küçük yaşlardan itibaren sınav stresine sokmamıza ve onları sınav başarılarıyla değerlendirmemize neden oldu.                                                                                                 

 *Biz büyükler olarak, çocuklarımız gelecekleri hakkında ‘’karar verici’’ değil, ‘’yol gösterici’’ olmamız gerektiği gerçeğini unuttuk. Büyüklerimiz gençlerimize güvenemediler, önlerini kestiler. Atatürk’ün ‘’gençliğe güvenerek geleceğimizi emanet etmesine’’ hep engel olduk. Bu durum gençlerimizin önünde, yeni aydın fikir ve kararlar önünde hep engel oluşturdu.                                                                                                                                                               

*Bazılarımız, çocuklarımızı yetiştirirken, koruyucu kimliğine bürünerek onların savunma mekanizmalarının gelişmesini engelledik. Bizler genellikle sıkıntılı ve eziyetli dönemlerden mücadele ederek geldiğimiz halde, aman onlar üzülmesin eziyet çekmesin mantığı ile her şeyi önlerinde hazır bulmalarını sağlayarak, mücadele etme yeteneği kazanmalarını engelledik. Bunun sonucu onların özgüven gelişiminde zafiyetler oluştu.

*Ayrıca yine bazılarımız, aile büyükleri olarak çocukluklarımızın gelişim dönemlerinde, birimizin hayır dediğine diğerimiz evet dedik. Böylece çocuklarımızın doğruyu bulmalarını engelledik, bocalamalarına neden olduk.

*Kibirli davranıp karşımızdakileri küçümseyerek, her şeyi kendimizin bildiği yanılgısına düştük, öğrenmeyi unuttuk.

* Teknolojinin getirdiği avantajların çoğunu dezavantaja çevirdik. Toplumsal ve kültürel değerlerimizi bir kenara bıraktık. Bizim toplumumuza uymayan değerleri benimsemeye başladık.                                                                                                                                                                                

Depresyondan nasıl kurtuluruz ya da bu sorunumuzu nasıl hafifletiriz?

Öncelikle her üzüntü depresyon değildir. Üzüntü ve geçici depresif durumlarımızı kalıcı hale getirip hayatımızı zehir etmelerine müsaade etmemeliyiz. Eğer depresyonda olduğunuzu düşünüyorsanız öncelikli olarak bir uzmana başvurmalısınız. Depresyonunuz var mı? Varsa ölçüsü nedir? Depresyon testleriyle değerlendirilmesi gerekir. Depresyonu düşünce bozukluğunun sebep olduğu bir sağlık sorunu olarak kabul etmeli yetkili uzmanlara danışmalı terapi almalısınız. Hemen ilaca yönelmeden, iletişim yolları ile çözüm bulmaya çalışmalısınız. Tabii ki ağır vakalarda uzman önerisiyle ilaç kullanılmalıdır. Zihinsel çarpıtılmış düşüncelerimizi düzelterek; ön yargılarımızdan kurtulmak, duygu durumumuzu yükseltmek, özgüven kazanmak mümkündür. Atomu parçalayarak insanlığa büyük hizmetler veren ünlü fizikçi Albert Einstein ‘’Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur’’ diyerek önyargılarımızın ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmak istemiştir.

Büyük yanılgılarımızdan birisi de özellikle küçük yerleşim yerlerinde, danışmak, psikolojik destek almak utanılacak ve küçük düşürücü bir durum olarak düşünülmektedir. Destek almanın büyüğü, küçüğü, zengini fakiri, mevkii makamı olmaz.      Ağır veya hafif depresyon geçiren kişileri küçümsemek, dışlamak, onların yaşadığı sorunları ciddiye almamak onlara daha da zarar verir. Onlara anlayış gösterilmeli ve yardımcı olunmalıdır.                             

Önümüzdeki yazılarımda depresyonu hafifletmek, önyargılarımızdan kurtulmak, içimizdeki patolojik eleştirmeni yok etmek ve özgüven kazanma yöntemleri üzerine önemli gördüğüm bazı bilgilerimi siz değerli okurlarımla paylaşacağım.Bütün negatifliğe, olumsuzluklara rağmen yaşamak çok güzel, her yaşın kendine özgü güzellikleri var. Herkesi, pozitif olmaya ve olumlu yaşantıya, olumlu yaklaşımlara davet ediyorum. Araştırmalar olumlu olmanın hastalıklara karşı direncimizi artırdığını kanıtlamıştır. Gününüze gülümseyerek başlayın, güzel geçsin…

‘’Bir ulusun hasta olması demek, yıkıma uğraması demektir. O halde Kurtuluş; ancak toplumdaki hastalığı tanılayıp sağaltmakla (hastalığı iyileştirmekle) olanaklıdır. Sağaltım bilimsel ise şifaya erişilir, yoksa hastalık yerleşir, iyileştirilemez.’’   Mustafa Kemal Atatürk            

DİĞER YAZILARI TOPLUMSAL BİR SORUN OLAN DİLENCİLİK 01-01-1970 03:00 YALANCILIK 01-01-1970 03:00 SANAL DÜNYA CANAVARI 01-01-1970 03:00 ATATÜRK’ÜN GENÇLERİ 01-01-1970 03:00 BAĞIMLILIK 01-01-1970 03:00 23 NİSAN KUTLU OLSUN 01-01-1970 03:00 SEÇİME DOĞRU 01-01-1970 03:00 UBUNTU 01-01-1970 03:00 YÜREĞİMİZ YANGIN YERİ 01-01-1970 03:00 KISKANÇLIK VE KİBİR 01-01-1970 03:00 DÜŞÜNCE BOZUKLUKLARI İLE MÜCADELE VE ÖZGÜVEN KAZANMA YOLLARI 01-01-1970 03:00 İLELEBET CUMHURİYET 01-01-1970 03:00 SPOR ÜZERİNE 01-01-1970 03:00 SEVGİ ÜZERİNE 01-01-1970 03:00 GÖRMEK İSTEYENE… 01-01-1970 03:00 BABALAR VE ÇOCUKLARI 01-01-1970 03:00 DÜŞÜNCEMİN “ÇIĞ”LIĞI 01-01-1970 03:00