‘’Dilencinin torbası dolmaz’’
‘’Dilenciler utançlarını torbalarında taşırlar’’ Baraccio
Merhaba sevgili okurlar, son yıllarda neredeyse bir meslek haline getirilen dilencilik konusuna değinirken ihtiyaç sahiplerini bu konunun dışında bırakmak gerektiği kanaatindeyim.
İhtiyaç sahibi insanlar el avuç açmazlar. Devlet, kamusal ve toplumsal kurumlar böyle kişi veya aileleri tespit ederek onur ve gururlarını incitmeden mağduriyetlerini gidermelidir. Ancak o zaman bu insanlara yapılacak yardımlar amacına ulaşmış olur.
Dilencilik yapanlar; ben bu insanları kendi içlerinde iki gruba ayırmak istiyorum:
a) El avuç açarak kapı kapı dolaşıp kendilerine acındırarak, din- ahlak sömürüsü yapanlar. Bazen bireysel bazen de guruplar halinde dolaşır veya sabit yerlerde dururlar. Büyük şehirlerde toplu taşıma araçları, caddeler, sokaklar, kavşaklar, köprü altları ve üstlerinde hemen hemen her zaman rastlarız. Ancak küçük şehirlerde daha ziyade toplumların duygusal hassasiyetlerinin yoğun olduğu, ramazan ayı, bayramlar, kandiller, yılbaşı vb. gibi özel günlerde ortaya çıkarlar. Çoğunun dileneceği yerler önceden bellidir. Paralarını topladıktan sonra kendi yörelerine çekilip bizlerden çok daha rahat bir şekilde yaşarlar. Çoğunun evleri arabaları kurulu düzenleri mevcuttur. Zaman zaman değişik haber bültenlerinde emniyete götürüldüklerinde üstlerinden çıkan paraların ne kadar yüksek miktarlarda olduğu görülmektedir. Bir öğretmen arkadaşım yıllar önce bir köyde öğretmenlik yaptığı zaman, köydeki yaşlı, genç ve çocuk herkesin belirli zamanlarda köyü tamamen boşaltıp önceden belirledikleri yerlere dilenmeye gidip bir süre sonra geri döndüğünü, zaman zaman ders anlatmaya öğrenci bulamadığını anlatmıştı. O köye de köy demeye bin şahit istediğini, oldukça refah ve konforlu yaşadıklarını söylemişti.
b) Bu guruba dahil olanlar ise, kapı kapı dolaşmazlar. Çevrelerindeki insanları bin bir türlü yalan yöntemleri ile eve ekmek getiremiyorum, hastam var, hastaneye gidemiyorum, çocuğumu okutamıyorum, garibanım vb. yalanları ile veya ailesindeki bir hastalığı ve mağduriyeti bahane ederek, küçücük çocuklarını alet ederek dini ve ahlaki hassasiyetlerimizi kullanarak dilenirler ve yüklü miktarda paralar temin ederler. Bir nevi dolandırıcıdırlar. Ben herkesi kandırabilirim mantalitesi ile hareket ederler.
Bizim toplumumuzda kapına geleni boş çevirmek günah, ayıp gibi yanlış bir algı oluşmuş. Bu aslında kapına gelen gerçek ihtiyaç sahibiyse boş çevirme anlamındadır. Ben; kapınıza gelen gerçek ihtiyaç sahibi mi? ihtiyaç sahibi değil mi? bilmeden yardımcı olmayınız derim. Bu arada bir araştırma yapılabilse eminim ki dilencilere verilenleri bir yerlerde, bir fon da biriktirebilsek eminim ki gerçek ihtiyaç sahiplerine çok faydalı olabilecek bir birikim ve girişimler yapmış oluruz.
Dilencilik ne şekilde yapılırsa yapılsın ikiyüzlülüğün, egoizmin doruk noktasıdır. Onlar emek hırsızıdırlar, çalışmayı sevmeyen arsız, yüzsüz toplumların asalaklarıdırlar. Arkamızdan da o enayileri nasıl kandırıyoruz diyerek pis pis sırıtırlar. Gözümüz açık olsun, mağdur ve ihtiyaç sahipleri ile dilencileri(dolandırıcıları)iyi ayırt edelim. Bir elimizin verdiğini diğer elimiz bilmeden, yardımlarımızı gerçek sahiplerine ulaştıralım. İhtiyaç sahibi olmayan dilencilere vereceğimiz her kuruş bize ve toplumumuza arkadan sıkılmış bir kurşun gibidir.
Çocuklarınızı emek vermeden, gayret göstermeden bir şeyler elde etme yöntemlerine bulaştırmayın. Böyle kazanımların ömrü kısa olduğu gibi ardında bıraktığı tahribatta büyük olur. Gayri nizami yolları tercih ederek hem kendi başlarını hem de çevrelerini hep belaya sokarlar.
Aşağıda vereceğim bazı örnekler dilenciliğin sahtekarlığın boyutları ve nasıl bir rant kapısı olduğu ve onurlu insanların duruşu hakkında bize kısa da olsa biraz bilgi vermektedir.
Örnek 1: Büyük şehirlerde kalabalık kavşaklardan birisinde, boyacı sandığı (sözde ekmek teknesi) parçalanmış ve malzemeleri yola saçılmış bir çocuk, yanında sözde ona yardım etmeye çalışan iki adet yetişkin. Yolu tıkayıp insanları engelledikleri yetmezmiş gibi birde yardım amaçlı topladıkları bir sürü paralar.( Bu aslında tezgahlanmış bir oyundur)
Örnek 2: Yine büyük şehirlerdeki büyük kavşaklardan birinde yaşlı bir kadın(sözde yardıma ihtiyacı olan bir kadın) ve ona yardım etmeye çalışan iki adet genç kadın. Hastaneye yetişmemiz lazım yol parası ihtiyacı bahanesiyle yardım eder misiniz diye yine trafiği engelleme ve topladıkları paralar. Bu ara ben sizi götüreyim deseniz de bir sürü yalan bahane ile sizinle gelmezler.
Örnek 3: Yine büyük şehirlerdeki kavşaklardan birindeki durum. Kavşağa dağılmış 8-12 yaşlarında bir sürü çocuk. (Tabi ki gizli bir yerden onları gözetleyen ebeveyn veya abiler) Gelen geçenden topladıkları bir sürü paralar.
Örnek 4: Bir kez de arabamla seyahat ederken şehir içi ışıklar da önümdeki lüks bir arabadan bir çocuğa bir sürü 10 TL’lik yaklaşık 50-60 TL’ ye yakın para verildiğine şahit oldum. Acaba hangi mantık la o paralar verildi, kendi egonuzu mu tatmin ettiniz, o çocuk böyle kolay paralar kazanırsa hiç okur mu, yarın bir gün büyüdüğünde çalışır mı, topluma yararlı bir insan olur mu acaba diye hiç düşündünüz mü?
Bir de onurlu davranış örneği: Hayatından bezmiş, bıkmış, yılgınlıkla intihar etmeye giden 25-30 yaşlarında bir genç, yolda giderken, bir çok uzvu engelli tekerlekli sandalyede kağıt mendil satan bir kişi ile karşılaşıyor. Ondan bir mendil alıp (nasıl olsa artık bana lazım olmaz diyerek)cebindeki bütün parasını ona uzatıyor. Ama engelli kişi kağıt mendilin bedelinin fazlasını alamam diyor ve bütün ısrarcı tavırlara rağmen almıyor. Bu olay intihar etmeye giden gence çok büyük bir ders oluyor. O bu halde mücadele ediyor, ben ne yapıyorum diyerek intihardan vazgeçerek hayata tutunuyor. İyi bir eğitimle insanlığa çok faydalı bir birey oluyor.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ben bilmediğim kişiye vereceğim bir kuruş yerine gerçek ihtiyaç sahibi bildiğim kişiye onur ve gururunu incitmeden çok daha fazla vermeyi tercih ederim.
‘’Fazla sadaka dilencileri artırır’’ GOETHE
‘’İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk milleti Türkiye’nin gelecekteki çocukları bunu biran akıllarından çıkarmamalıdırlar’’ Mustafa Kemal ATATÜRK
Herkese sağlıklı ve mutlu bayramlar dilerim.
Saygılarımla