Platform tarafından yapılan basın açıklamasında, kadına yönelik şiddetin önüne geçilemez bir hal aldığına dikkat çekilerek, şiddetten ve tecavüzlerden uzak, toplumda kadının ezilmediği ve eşitliğin olduğunu hatırlatarak kadınların güzel bir yaşam sürmesi için sloganlar atarak düşüncelerini ifade ettiler. Çocuk yaşta evliliğe, şiddete, sömürüye, tecavüze son diyerek ‘’8 Mart’’ Dünya Kadınlar Gününü kutladılar.
Gerze Kadın Platformu tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer aldı: “8 Mart 1857’de New Yorklu 40.000 kadın dokuma işçisinin eşit işe eşit ücret talebi ile başlattıkları grev sırasında polisin müdahalesi ile çıkan yangında 129 kadın hayatını kaybetti. Bu sebeple 8 Mart kadın mücadele tarihinin simge günlerinden biri haline geldi. Yıllardır olduğu gibi bu yılda aynı kararlılıkla ataerkiye ve kapitalizme karşı New Yorklu kadınlardan devraldığımız isyanımızla sokakları ve meydanları dolduruyoruz.8 Mart Kadınların Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nde yaşam hakkımıza, eşitlik ve özgürlüğümüze sahip çıkıyor ve mücadelemizi büyütüyoruz.
Kadın mücadelesinin sembolü olan 8 Martlarda toplumsal, ekonomik ve siyasi alanlarda mücadeleyle kazandığımız hakları kutluyor, otoriterliğe, emek sömürüsüne, savaşlara, yoksulluğa, eşitsizliklere, adaletsizliğe ve kadınları yok sayanlara karşı sesimizi yükseltiyoruz.
‘SİYASİ İKTİDAR, KADIN CİNYATLERİNDEN SORUMLUDUR’
Faşist iktidarların hepsinde olduğu gibi AKP İktidarı da 2002 yılından itibaren kadın düşmanı politikaları ile kadınların mücadele ile elde ettiği kazanımlara saldırmaktadır. Her gün bir kadın cinayetinin gerçekleştiği ülkede kadına yönelik şiddetin önlenmesi açısından son derece önemli olan İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca çekilmesi kadın cinayetlerinin politik olduğunun kanıtı niteliğindedir. Kadın cinayetlerinin önlenmesi için yeterli adımların atılmadığı, şiddet faillerinin cezasız kaldığı ve kadınların korunmasına yönelik yasaların etkili bir şekilde uygulanmadığı ülkemizde siyasi iktidar bu cinayetlerden birinci derecede sorumludur.
Geçmişten bugüne mücadele ederek, örgütlenerek, direnerek ve dayanışarak dünyayı değiştiriyoruz: Bizi evle, savaşla, yoksullukla ve baskıyla kuşatmaya çalışan erkek egemen sistemin getirdiği eşitsizliğe, baskıya ve bizi susturmaya, haklarımızı gasp etmeye çalışanlara karşı birleşelim, mücadeleyi büyütelim. kadınlar örgütlendiğinde, birlikte mücadele verdiğinde dünya değişir! diyoruz.
CUMHUR İTTİFAKI BASKI POLİTİKALARINI ARTIRIYOR
İnsanca yaşamak istiyoruz demenin, hükümetten bu konudaki yükümlülüğünü yerine getirmesini istemenin suç sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Hak savunusu verenler, taleplerini dile getirenler, sistemi eleştirenler, seçilen siyasetçiler cezaevlerinde. AKP-MHP iktidar bloğu halkın iradesine gasp koyarak muhalefetin belediyelerine kayyım atamakta ve baskı politikalarını arttırmaktadır. Gerek belediyelere gerek gazetecilere yönelik yapılan operasyonlarla muhalefet sindirilmeye çalışılmaktadır. Tüm bu antidemokratik uygulamalar kadınları derinden etkilemektedir. Kayyım atanan belediyelerde atanan kayyımlar varlıkları gereği ilk olarak toplumsal cinsiyet eşitliliğine olumlu etkileri olan uygulamalara son vermektedir.
Emperyalist ülkeler kendi ihtiyaçları çerçevesinde savaş ve çatışmalarla bütün dünyayı istedikleri şekilde biçimlendirmeye devam etmektedir. Emperyalist politikalar sonucu halklar, farklı mezhep ve inanç grupları birbirine düşman edilmekte, toplumsal barış imkânı yok edilmektedir. Bu çatışma ve savaş politikalarından ise en çok kadınlar ve çocuklar etkilenmektedir. Savaş ve çatışma ortamlarında yaşanan göçler ayrı sorunlara neden olmakta, kadınları şiddete ve yoksulluğa daha açık hale getirmektedir. Emperyalist ülkelerin korumasında Ortadoğu’da iktidara taşınan cihatçı gruplar kadınlar için karanlıktan başka bir şey vaat etmektedir.
KADINLAR YOKSULLUĞA VE ŞİDDETE MAHKUM EDİLİYOR
Kadınları “aile yılı” adı altında eve hapsetmeye, kadınların emeğini ve kimliğini görünmez kılmaya çalışan gerici politikalara karşı isyanımızı sürdürüyoruz. İktidarın “aile” dayatması kadınları yoksulluğa, şiddete mahkûm ediyor. “Aile yılı” söylemiyle kadınların ücretsiz ev içi emeğine göz diken iktidar, kadınlar ya da çocuklar aile içinde şiddete maruz kaldıklarında “aile birliği”ni koruma adına sessiz kalsın istiyor. Halihazırda kamusal alan dışında kalan kadınların, ekonomik özgürlük hakları ellerinden alınmaya çalışılıyor ve kadınların kendi yaşamlarının öznesi olmaları engellenmek isteniyor. Aileye öncelikli politikalar kadınların istihdamına herhangi bir destek sağlamadığı gibi geleneksel cinsiyet rollerini ve eril tahakkümü pekiştiriyor, kadınları eve hapsediyor, kayıt dışı ve güvencesiz çalışmaya itiyor.
Bütün bu saldırıların, kadın düşmanı politikaların kapitalizmden ve neoliberal politikalardan azade olmadığını çok iyi biliyoruz. Bütün kamusal alanların sermayenin ihtiyaçlarına dönük piyasalaştırılması, kadınları ucuz iş gücü ordusu görmesi ve LGBT+ lara nefret saldırıları sistemin devamlılığına esastır. Siyasal İslam sosuyla ve üst akıl olarak gördüğü diyanetin fetvalarıyla cinsiyet eşitliğine ve laikliğe saldırılar özellikle toplumsal cinsiyet eşitliğine, kadınların kazanılmış haklarına ve eğitimin her alanında olması, ideolojileri açısından toplumsal ve yapısal dönüşüm hızlandırmaktadır.
Kadın bakanlığı kurulması konusundaki ısrarımızı yineliyor; “Aile yılı” değil “kadın yılı” diyoruz. Aile yılı kapsamındaki politikaların kadına esnek ve güvencesiz istihdam alanı açmaktan başka bir işlevi olmadığının altını çiziyor, iktidarı bakım emeğinin sorumluluğunu kadına yükleyen politikalarından vazgeçmeye, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya, kadınların iş gücüne katılımını artırmaya yönelik somut politikaları yapmaya ve hayata geçirmeye çağırıyoruz.
Bizi ‘aile’ bütünlüğünü koruma adı altında eve kapatmak, emeğimizi sömürmek ve susturmaya çalışanlara karşı sizin yerli ve milli, ‘kutsal’ duvarlarınız bize dar geliyor diyoruz.”