Genel
Giriş Tarihi : 16-10-2025 11:20

Masalların Çocuk Gelişimine Etkisi ve Aile Bağları Üzerindeki Rolü

Masalların Çocuk Gelişimine Etkisi ve Aile Bağları Üzerindeki Rolü

Masallar, insanlık tarihinin en eski anlatı biçimlerinden biri olarak yalnızca eğlence değil, aynı zamanda kültürel aktarım, değer öğretimi ve bilişsel gelişim açısından da büyük bir öneme sahiptir. Günümüzde çocuk edebiyatının temel yapı taşlarından biri olarak kabul edilen masallar, çocukların zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki gelişimlerini destekleyen önemli bir araç hâline gelmiştir. Özellikle erken çocukluk döneminde dinlenen veya okunan masallar, çocukların dil gelişimini, hayal gücünü, empati yeteneğini ve problem çözme becerilerini güçlendirir. Aynı zamanda masal okuma eylemi, ebeveynler ile çocuklar arasında güçlü bir duygusal bağın kurulmasına yardımcı olur.

Masalın çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini inceleyen çok sayıda bilimsel araştırma bulunmaktadır. Örneğin, Bettelheim (1976), masalların çocukların bilinçaltı korkularını sembolik bir düzlemde işlediğini, bu nedenle çocukların duygusal denge kurmalarına yardımcı olduğunu öne sürer. Jungcu psikoloji yaklaşımı ise masalları, insan ruhunun evrensel arketiplerini yansıtan kolektif bilinçdışının bir ürünü olarak tanımlar. Bu yönüyle masallar, çocukların kendi iç dünyalarını anlamalarına, korkularını tanımlamalarına ve çözüm yolları üretmelerine imkân sağlar.

Dil gelişimi açısından bakıldığında, düzenli olarak masal oku uygulaması yapan çocukların kelime dağarcıklarının daha zengin olduğu, sözel ifade becerilerinin ise belirgin şekilde geliştiği saptanmıştır (Justice & Kaderavek, 2004). Özellikle okul öncesi dönemde masal dinleme sıklığı ile okuma-yazma öncesi beceriler arasında güçlü bir korelasyon bulunmaktadır. Çocuklar masallar aracılığıyla yeni sözcükler öğrenirken aynı zamanda dilin yapısal özelliklerini de sezgisel olarak kavrarlar.

Masalların bir diğer önemli etkisi hayal gücü üzerindedir. Piaget’nin bilişsel gelişim teorisine göre 2–7 yaş arası çocuklar “sembolik düşünme” evresindedir ve bu dönemde masallar, onların soyut kavramları anlamlandırmalarına yardımcı olur. Çocuk, masal kahramanlarıyla özdeşleşerek iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, cesaretle korkuyu ayırt etmeyi öğrenir. Masal kahramanlarının yaşadığı olaylar, çocuğun kendi yaşam deneyimlerine paralel biçimde zihninde yeniden yapılandırılır. Bu nedenle masallar, yalnızca kurgusal hikâyeler değil, aynı zamanda çocuğun kendi iç dünyasıyla kurduğu bir iletişim biçimidir.

Ebeveynlerin çocuklarına masal okuması, bilişsel kazanımların ötesinde, psikososyal açıdan da önemli bir etki yaratır. Masal okuma eylemi sırasında ebeveyn ve çocuk arasında kurulan duygusal etkileşim, güven duygusunu pekiştirir. Özellikle günümüz modern yaşamında ekran bağımlılığı, iletişim eksikliği ve dikkat dağınıklığı gibi sorunların arttığı düşünüldüğünde, birlikte masal okuma rutini aile bağlarını güçlendirici bir işlev görür. Araştırmalar, ebeveynleriyle düzenli olarak masal dinleyen çocukların empati kurma, paylaşma ve duygusal ifade becerilerinde daha başarılı olduklarını göstermektedir (Bus, van IJzendoorn & Pellegrini, 1995).

Masallar aynı zamanda kültürel aktarımın da en etkili araçlarından biridir. Çocuklar masallar aracılığıyla yaşadıkları toplumun değerlerini, geleneklerini ve ahlaki normlarını öğrenirler. Örneğin, “yardımseverlik”, “cesaret”, “doğruluk” gibi soyut kavramlar masallardaki kahramanlar aracılığıyla somut hâle gelir. Bu açıdan masallar, sadece bireysel değil toplumsal kimliğin de oluşumunda önemli bir rol oynar.

Özellikle prenses masalları çocukların toplumsal cinsiyet rollerini algılamasında etkili olabilmektedir. Bu tür masallar, tarih boyunca idealize edilmiş kadınlık ve erkeklik rollerini sembolik biçimde yansıtmıştır. Modern pedagojik yaklaşımlar ise bu masalları yeniden yorumlayarak eşitlikçi, özgüveni yüksek ve kendi kararlarını verebilen kahraman modelleri sunmayı amaçlamaktadır. Bu durum, çocukların cinsiyet kalıplarından bağımsız biçimde kendi kimliklerini geliştirmelerine katkı sağlar.

Masalların bilişsel etkileri yalnızca dilsel gelişimle sınırlı değildir. Hikâye örgüsü içinde geçen olayların neden-sonuç ilişkisini kavrayan çocuk, mantıksal düşünme becerilerini de geliştirir. Özellikle problem çözme ve eleştirel düşünme alanında masallar önemli bir eğitim aracıdır. Çocuk kahramanın karşılaştığı engeller, çocuğa zorluklarla baş etme stratejileri sunar. Örneğin, kötü kalpli bir büyücüyü zekâsıyla alt eden bir kahraman, çocuğa “zorluklar karşısında pes etmemek” mesajını bilinçaltına işler.

Psikolog Erik Erikson’un gelişim evreleri teorisine göre, okul öncesi dönemdeki çocuklar “girişimcilik ve suçluluk” evresindedir. Bu dönemde çocuklar kendi davranışlarını yönlendirmeye ve çevrelerini etkilemeye çalışırlar. Masallar bu evredeki çocuklara, girişimlerinin olumlu sonuçlar doğurabileceğini, cesur ve iyi niyetli olmanın ödüllendirileceğini öğretir. Böylece çocuk, öz güvenini pekiştirir ve toplumsal normlara uygun davranış modelleri geliştirir.

Masalların duygusal zekâ üzerindeki etkileri de göz ardı edilemez. Duygusal zekâ, bireyin kendi duygularını tanıma, başkalarının duygularını anlama ve bu duyguları yönetebilme becerilerini kapsar. Masallar, karakterlerin yaşadığı olaylar aracılığıyla çocuklara farklı duygusal durumları tanıtır. Çocuk, kahramanın korkusunu, mutluluğunu veya üzüntüsünü hissederek empati kurmayı öğrenir. Bu süreç, çocuğun duygusal farkındalığını artırır.

Ebeveynler açısından masal okuma yalnızca bir çocuk etkinliği değil, aynı zamanda duygusal bir paylaşım sürecidir. Özellikle yatmadan önce okunan masallar, çocukta güven ve huzur duygusunu pekiştirir. Bu ritüel, çocuk için yalnızca bir “hikâye zamanı” değil, aynı zamanda ebeveyniyle kurduğu özel bir bağın sembolüdür. Günümüzde dijital ekranların etkisiyle bu tür ritüellerin azalması, aile içi iletişimde duygusal kopukluklara neden olabilmektedir. Bu bağlamda, düzenli 4 yaş masalları okuma alışkanlığı, hem dil gelişimi hem de ebeveyn-çocuk bağının güçlenmesi açısından oldukça değerlidir.

Bilimsel çalışmalar, masal okuma sırasında ebeveynin ses tonunun, mimiklerinin ve jestlerinin çocuğun dikkat süresini ve duygusal katılımını artırdığını ortaya koymaktadır. Bu durum, çocuğun hem dinleme becerisini hem de duygusal güven duygusunu geliştirir. Ayrıca masal okuma sürecinde ebeveynin çocuğa sorular yöneltmesi, hikâye hakkında konuşması, çocuğun eleştirel düşünme becerilerini de destekler.

Son yıllarda nörobilim alanında yapılan araştırmalar, masal dinlemenin beyinde empati ve hikâye anlatımıyla ilişkili bölgeleri aktif hâle getirdiğini göstermektedir. Özellikle prefrontal korteks ve limbik sistemin masal dinleme sırasında eş zamanlı olarak çalıştığı saptanmıştır (Hsu, Conrad & Jacobs, 2014). Bu durum, masalların yalnızca bilişsel değil, nörolojik düzeyde de etkili olduğunu ortaya koymaktadır.

Masalın terapötik gücü de psikoloji literatüründe sıklıkla vurgulanır. Masal terapisi olarak adlandırılan yöntem, çocukların içsel çatışmalarını anlamalarına ve çözüm bulmalarına yardımcı olur. Çocuk, kendi yaşadığı bir korkuyu veya üzüntüyü masal karakteri üzerinden dışsallaştırarak ifade eder. Bu süreç, duygusal rahatlama sağlar.

Advertorial

Büşra ÇevikBüşra Çevik