https://www.gerzeninsesi.com/files/uploads/user/Orhan_UYur.jpg
Orhan Uğur

GÖRMEK İSTEYENE…

23-08-2022 16:38 222 kez okundu.

Merhaba okurlar. Rivayet bu ya yıllar önce Almanlar ve Japonlara sorulmuş: “Siz Almanlar iki tane büyük Dünya Savaşı’nda büyük mağlubiyetler yaşadınız. Maddi ve manevi çok zarar gördünüz, kayıplar verdiniz. Şehirleriniz harap oldu, halkınız perişan oldu; aileleriniz dağıldı; ülke ekonominiz tamamen çöktü; askersiz ve savunmasız kaldınız. Aynı durum İkinci Dünya Savaşı sonrası siz Japonların da başına geldi. Bugün ise güçlü bir ekonomiye sahip ve dünyada söz sahibi ülkeler arasında yer aldığınızı görüyoruz.
Bu mucize nasıl gerçekleşiyor?
Siz Tanrı’nın özel ülkeleri misiniz?
Bir yerlerden size miras mı kalıyor?
Bunun açıklaması nedir?
Bu konularda bize bilgi verip yardımcı olabilir misiniz?”

Almanlar ve Japonlar ayrı ayrı heyetler oluşturmuşlar. Ülkemizdeki büyük şehirlerin kalabalık caddelerini binaları ve daireleri, bazen de dükkanları, alışveriş yerlerini ve hanları gezerek iyice incelemişler. Heyetler, şu sonuçlara varmışlar.:

“1- Bilgiye, eğitim ve öğretime gereken önemi göstermemişsiniz. Çünkü, birkaç dükkan ve tezgah hariç doğru düzgün gazete, dergi ve kitap satan bir yeriniz yok. Demek ki sizin okuma-yazma alışkanlıklarınız gelişmemiş. Okuma-yazma alışkanlıkları gelişmemiş toplumlar, bilgi yerine duygularla hareket etmeyi severler. Başkalarına biat etmeyi seçerler. Yönlendirilmeleri, yanlış yollara sevk edilmeleri, kandırılmaları çok kolay olur.
2-Toplumunuzun büyük çoğunluğu açlık ve yoksulluk içindeyken sizin bir sürü lüks alışveriş mağazanız var. Hepsi de tıklım tıklım dolu. Gerçeklerle görüntü arasında uçurumlar
kadar fark var.
3-Bizim ülkemizde bina içi ortak alanlar ve bina dışı sokak önü temizlikleri, sırayla binada oturan kişiler tarafından yapılır. Binada oturan kadın, erkek ister öğrenci ister işçi isterse iş insanı olsun fark etmez temizlik kıyafetlerini giyer ve temizlik yapar. Binalarınızın üzerinde, onlarca TV anteni ve kablo var. Tek bir anten ve tek bir kablo ile bu sorun daha masrafsız bir şekilde çözülebilir. Ortak alanlardan yararlanma alışkanlığınız yok. Her dairede çamaşır makinesi ve tesisatı mevcut. Bizim apartmanlarımızda ortak çamaşırhaneler bulunur. Her daire belli bir saatte, sistemli ve sıra ile çamaşır yıkar.
4-Üreten değil tüketen bir topluma dönüşmüşsünüz. Çünkü, gezdiğimiz yerlerdeki malzemelerin çoğu Türk malı yerine yabancı menşeli.
5-Birçoğunuz gereğinden fazla çalışıp bedenini ve ruhunu aşırı derecede yorarken, diğerleri ise kendilerini çalışıyormuş gibi gösteriyor. Sizler iki tür insanı da aynı kefeye koyuyor hatta kendini çalışıyormuş gibi gösterenleri ön plana çıkarıyorsunuz. Gördüğümüz yerlerin çoğunda hemşerim, meslektaşım, takımdaşım gibi fanatikçe ahbap-çavuş ilişkileriyle iş görmeye çalışıyorsunuz. İşini bilen ve seven uzman insanlar yerine, diğer insanları iş başına getirip haksızlık yapıyorsunuz. Sonuç elbette ki, olumsuz ve verimsiz bir hal alıyor. Biz, organize bir şekilde, bilgiye dayalı çalışıyoruz. Dünyanın gerçeklerini görerek
bilinçli bir şekilde ilerliyoruz. İşte bizim mirasımız, mucizemiz, özel kulluğumuz bu kadar
basit. Tabii ki görebilene…
Aslında işin özü şu ki, biz mücadeleyi ve başarıyı sizden öğrendik. Çanakkale Savaşı’nda bize yol gösterip, galibiyette bizim de payımız olmasını sağlayan büyük önderiniz Mustafa Kemal’in engin bilgilerinden keşke Birinci Dünya Savaşı’nın devamında da istifade edebilseydik. Onun fikirlerine set çekmeyip, önerilerini dikkate alsaydık. Eminiz ki iki dünya savaşından da galip çıkardık. Çok büyük bir hata yaptık. Siz dünyanın yaklaşık 150 kadar ülkesinde kitapları okunup, anlatılan; bazı ülkelerin okullarında ders konusu haline gelmiş, sömürgeciliğe karşı büyük mücadeleler vermiş, ileri görüşlü, israfı değil üretkenliği seven çok büyük bir önderiniz varken bizden bilgi almaya çalışıyorsunuz. Bizler elbette ki geldik, işimizi yaptık, gidiyoruz. Ama aslında siz çok şanslısınız. Size büyük önderinizin bilgi ve fikirleri rehber olmalıdır. GÖRMEK İSTEYENE…”
Saygılarımla.

 

Neler Söylendi?