Köşe Yazarları
Giriş Tarihi : 12-10-2012 22:05   Güncelleme : 12-10-2012 22:05

Düşünmek Farzdır-1

Düşünmek Farzdır-1
Rodin’in düşünen adam heykelini sanırım bilmeyenimiz yoktur. Birçok kopyası olan bu eser İngiltere’de Cambridge Üniversitesinde, Arjantin’de parlamento binası önünde, Amerika’da Columbia, Stanford ve Louisville Üniversiteleri bahçelerinde bulunuyor. Bu örnekler daha da artırılabilir. Bu heykelin bizim ülkemizde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesinde bulunuyor olması ise oldukça manidar (-elbette heykeli bir üniversite bahçesine almamız sorunu çözmeyecek). Kutsal kitabında, düşünmek üzerine yığınlarca tavsiye bulunan bir toplum olarak, düşünmeyi konumlandırdığımız yer son derece ilginç. İşin daha da enteresan yanı, derin düşüncelere dalmanın, olayları fikirleri irdelemenin insanın aklını yitirmesine yol açabileceği inanışının toplumda oldukça yaygın olması. Bu da düşünmeye karşı korkumuzun büyüklüğünü ve düşünce alanının adeta korku tüneline çevrildiğinin ispatı sanki. Rodin’in düşünen adam heykelinin ülkemizdeki yeri, toplumdaki bu zihniyetin somutlaştırılmış hali olması bakımından önemli.
Düşünmesi az olan toplumların ve bireylerin duygusallıklarının ağır bastığı bilinen bir gerçek. Bizde düşünmek, akıl yürütmek yerine hikmetli sözlere, filozofiye eğilim daha fazladır. Toplumun filozofiye, hikmetli olay ve sözlere eğilimi aslında analizden uzak, tenkit etmeyen, yorumlamayan ve aşırı duygusallığın bir ürünü. Son peygamberden çok sonraları ortaya çıkan akıl ile nâkilin çakıştığı yaklaşımı, bu ekolün takipçilerini adeta düşünmekten korkar hale getirmekle kalmamış, bu düşünüş biçiminin halk arasında da yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır. Düşünmenin, fikir yürütmenin yanlış kabul edilmesiyle birlikte, içtihad da hayattan elini eteğini çekmiş, bunun sonucunda Kur’an’ın öğrettiği İslam ile halkın yaşadığı İslam arasında bariz farklar ortaya çıkmıştır. Oysa İslam, içtihad kapısı ile aklın tüm unsurlarını sonuna kadar kullanmayı ve derinlemesine düşünmeyi doğru bir yaklaşım tarzı olarak sunarak, boş ve kuru taklitçiliği yermektedir.
 Vahyi okuyabilen/anlayabilenler Kur’an’ın teslimiyetçiliği yasakladığını hemen fark edeceklerdir. Vahiy bizlere düşünme eksenli bir hayat tavsiye eder.  Allah (c.c) Kur’an’da beşerlikten insanlığa terfi edilmesinde düşünmenin, tefekkürün ve tezekkürün nedenli gerekli olduğunu, adeta farz hükmündeliğini vurgularken, düşünmeyenleri hayvandan da aşağı olarak nitelendirir. İnsan olma serüveninde selim bir akılla sorgulamanın ne kadar önemli olduğunu vahyinde defalarca vurgular.
Rabbimiz düşünce yoksulu insanları temsil noktasında ilginç misaller verir. Düşünüp sorgulamaksızın, aklın idrakinden yoksun, atalarının ve toplumun çoğunluğunun peşine sırf alışkanlık sebebiyle takılanları davarlara/koyun sürüsüne (Furkan:44) benzetir. Yine olaylar fikirler üzerinde düşünmek bir yana, hakkı duymak korkusuyla kulak tıkayanları ise aslandan ürkmüş yaban eşeklerine (Müddessir:74). Bilgisi/ilmi olduğu halde bu bilgisinin şuurunda olmadığından bilginin yalnızca taşıyıcısı olan insanları kitap yüklü merkeplere (Cuma:5) benzetirken; gerçeği duysa da duymasa da aklını kullanmadığından, davranışlarında hiçbir değişiklik olmayanları dilini sarkıtıp soluyan köpeğe benzetiyor. (Araf:176) sonrada bu misali anlat umulur ki düşünürler diye vurguluyor.
İçinde yaşadığımız çağda halkı Müslüman olan ülkelerin birçok bakımdan dünya milletleri arasındaki yerlerinin hala ortalamanın altında olmasının önemli bir sebebi düşünce kanallarının zafiyete uğratılmış olmasıdır. Oluşturulan sanal kutsallıklar, kuru taklitçilik, eleştiri ve sorgulamadan, analiz etmeden kabul edilen fikirler gelecekte de durumumuzun çok değişeceği umudunu vermemektedir.
AdminAdmin