Gündemler ülkesi haline dönüşen Türkiye Cumhuriyeti doğan
her yeni güne farklı bir olayla farklı bir gündemle uyanmaktadır.
70 milyon insanımız neredeyse her gün yeni bir siyasi
krizle, yeni bir şehit haberiyle güne başlamaktadır. Kamuoyu artık bu haberleri
kanıksamakta, rutin konularmış gibi değerlendirmektedir.
Fakat Cuma günü yaklaşık 20 milyon nüfusa sahip % 77-83 Arap
,% 7-8 Kürt ,% 5-6 Türk ,% 2 Ermeni,% 1 Çerkez,% 1 diğer grupların hâkim olduğu
ve en önemlisi de 400 yıl Osmanlı Hâkimiyeti altında yönetilmiş olan sınır
komşumuzun silahsız ve uluslar arası hava sahasında jetimizi vurması ülkemizin
bütün gündemini altüst etmiştir.
Suriye Yönetimi tarafından yapılan bu saldırı, ne yazık ki
Türkiye’nin onurunu, milli duruşunu yaralamıştır.
Olayın ardından her bir kanalda çıkan ve görüş bildiren dış
politika uzmanları, Profesörler,Siyasetçiler, Köşe yazarları, “Savaş Çubuğu”nu tüttürmektedirler.
Olayın ardından soğukkanlılığını koruyan Sn. Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ise başta Muhalefet Liderleri bir dizi görüşmeler yaparak
onlarla görüş alış verişinde bulunmuştur. Daha sonra da Arap Birliği’nden,
Birleşmiş Milletlere, Nato’ya kadar uluslar arası kuruluşlar nezdinde hamleler yapmış, Ülkemizin haklılığını teyit
ettirmiş ve bundan sonra olabilecekler konusunda (Sınıra Tankları Yığarak)
mesaj vermiştir.
Fakat hükümet her ne kadar Arap birliğinden, Nato’ya kadar
birçok önemli kuruluş nezdinde haklılığını teyit ettirmiş olsa da, 400 yıl Osmanlı hâkimiyeti altında kalan 20
milyonluk bir Suriye’nin yaptığı yenilir yutulur bir hareket değildir.
Zaten, Arap Baharıyla birlikte halkın mevcut sisteme karşı
başkaldırması neticesinde oldukça zor anlar yaşayan Esad yönetiminin bir de
Türkiye’nin Ulusal duruşunu test etmeye kalkması akıl karı değildir.
Suriye Yönetimi Türkiye
Cumhuriyetine ait silahsız bir uçağı düşürerek kendi içinde yaşadığı iç savaşı,
krizi göz ardı etmek ve bakış açısını farklı bir noktaya kaydırmak istemiştir.
Suriye’nin düşüncesi muhtemelen Türkiye tarafından yapılacak
anti bir saldırı durumunda iç savaş halinde olan halkı kendi yönetimi etrafında
toplayarak ömrünü uzatmaktan; şark kurnazlığından başka şey değildir.
Her ne kadar Türkiye’nin ulusal sistemdeki gücü Suriye üzerinden
test edilmeye çalışılsa da, bizler bu meselenin milli bir mesele olduğuna ve
devletimizin bu krizi çözeceğine inancımız tamdır.
Yalnız, Türkiye Cumhuriyetinde ki her bir vatandaşımız
gelinen bu noktadan rahatsız ve gerekenin bir an önce yapılması noktasında
hükümetten bir şeyler beklemektedir.
Şayet Türkiye Cumhuriyeti bu olayı da geçmişe yaşanan çuval geçirme
olayına döndürürse gereken hamleleri yapamaz gereken cevabı zamanında veremezse
inanın şamar oğlanına dönecektir.