Son asırda hemen hemen tüm dünya nesillerinde görülen ego, kibir, bencillik ve vurdumduymazlıklar sık sık karşılaştığımız şikâyetlerdendir. Ana-babalar ve öğretmenler yeteri kadar kendilerine düşen sorumluluklarını yerine getirebiliyorlar mı sormak gerek!
Şunlara dikkat edebiliyor muyuz ki? İnsan olarak vazifelerimiz nelerdir ve onları yerine getirirken şüphesiz beşeri münasebetimiz yeterli mi? Her canlının özünde hürriyet, nefis, ülkü vb. mantıksal birçok teferruat bulunsa da kendini yetiştiremediğinden gelecek kaygılarıyla dolu bir yaşama adapte olmaktadırlar. Yaşamanın değerli bir armağan olduğunun farkında olamayanlar sonu hüsranla bitecek hayata adım atmış olurlar. İçinde yaşadığımız evrende insan gibi yaşayabilmenin sınırları çok geniştir yeter ki zihnimizi kendimiz yönlendirebilelim.
Önüne çıkan imkânları değerlendirebiliyorsa insan, arkasından gelenlere emanet bırakabileceği vardır. Şu hayat seviyesinin üstünde hayat seviyesi umanlara örnek almak daim az çok fikir yürütecektir. Kendini aşmak hedefini büyüterek elindekilerle yetinmesini bilebilmek başlangıç olabilir kanımca…
Bugünkü medeniyeti kuranlar yine biz insanlar olduğumuza göre, geleceğin mihenk taşlarını da yine yerleştirecekler bizleriz. İnsan da daha iyi yaşayabilme isteği olmalı ki, başkalarına ümit olabilsin, ışık olabilsin, yol olabilsin. Maddi kuvvet bakımından iyi koşullara sahip olanların geriden gelenlere her türlü desteği verebilmeli, özellikle gençleri cesaretlendirerek onların projelerine, fikirlerini dinleyebilmelidirler.
Etrafımızda gördüğümüz her şey insanoğlunun eseridir. Diğer canlıların yaşamı insanın yapabilme gücüne bağlıdır. Bir canlının var olan habitatını kendi çıkarlarımız için mahvetmek yerine daha iyi nasıl yapabiliriz mantığıyla önayak olmak erdemliliğine sahip zihinler yetiştirmeliyiz. Güzel şeylerin ortadan kalktığı şu yeni yüzyılda insanın dönüp kendini sınaması gereklidir.
Geri dönüşü olmayan büyük hataların sebebi insandır. Yaratan evrende yalnız insana olağanüstü duyular vermiştir ki diğer canlıları gözetmek, korumak, yaşamına sahip çıkabilmesi için.
Her zaman her yerde insan maalesef yıkıcı rol üstlendiği görüldüğünden bunun devam etmesi sonucu kendi sonunu hazırlaması an meselesidir. Maddiyatın ön safhada tutulduğu zamanımızda maalesef kapitalist rejimlerin yaptırımları insanoğlunun gözlerini ve imkânlarını kısıtlamıştır. Hayatın zorluklarında yaşam standartlarına yetişmeyen maddiyatın aileyi, bireyi yok etmesiyle birlikte yeteri kadar çocuklarımızı eğitemediğimiz, gözetemediğimiz takdirde gelecek için endişelenmeliyiz. Gizemli projelerini en üstten en alt sınıfa kadar uygulayanlar kendi iradeleri dışında hiçbir zaman geleceğin kendileriyle beraber uçuruma sürüklendiğini belirleyememektedirler.
Hayatın anlamının içinin nelerle dolu olduğunu kendine sormanın zamanı geldi de geçmektedir. Ben ne yapabilirim? Gelecek nesle yapıcı neler bırakabilirim? Eserlerimle, projelerimle, fikirlerimle kalıcı nasıl destek olabilirim?
Düşünebilme erdemliliğine sahip olunduğunda elbet insanoğlu için bir umut doğacaktır. Aşılmaz gibi görünen engellerin artık aşılabildiğini gören toplumlar mirasını emin ellere bıraktığının sevinciyle gelip göçecekleri bu hayattan memnuniyetle ayrılacaklardır. Asırlık mahrumiyetler ve ümitler hayatın anlamına bir anlam verebildiğince evrendeki tüm canlılar için gelecek endişesi olmayacaktır. Onun için çocuklarımız eğer okumaya başlamışsa sevinelim teşvik edelim. Medeni insanlar olmanın yolunu tuttuğumuz zaman ancak insanoğlu özüne sahip çıkacaktır.